İŞ KAZASI – TAZMİNAT – İBRANAMENİN GEÇERSİZLİĞİ
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO :2017/1660
KARAR NO :2018/686
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :ŞANLIURFA 1. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ :15.02.2017
NUMARASI :2012/1062 Esas – 2017/141 Karar
DAVACILAR :Z.K
VEKİLLERİ :Av. SELİM HARTAVİ
DAVALILAR :1-….. İNŞAAT VE TİCARET AŞ –
:2-…. MÜHENDİSLİK İNŞAAT VE TİCARET LTD ŞTİ .
:3-M.T.E
:4-N. K.
:5-R.U.
DAVANIN KONUSU :Tazminat
Yukarıda belirtilen kararın istinaf kanun yoluyla incelenmesini davacılar vekilinin yasal süre içerisinde istemesi üzerine, Hakim Abdullah Bilgiç tarafından düzenlenen rapor ile dosyadaki tutanak ve belgeler okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, 15.03.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu davacılar murisi Ömer K.’ın vefat etmesi nedeniyle davacılardan eşi Zeliha K. için 3.000,00 TL, çocukları Betül ve Ayşe için ayrı ayrı 1.000,00’er TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, 15.08.2005 tarihli ibraname/feragatname nedeniyle karşılanmayan maddi zarar olmadığı gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermiştir.
Davalı vekili, duruşma istemli olarak, davada feragatın söz konusu olmadığını, davacı Zeliha’nın evlenme ihtimalinin AYİM’e göre %30 değil %17 olduğunu ve asgari ücretin eksik alınması nedeniyle aktüerya hesabının yanlış yapıldığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
İstinaf başvuru sebepleri ile kamu düzeni çerçevesinde Daire önüne gelen uyuşmazlık; aktüerya hesabının doğru ve açık olup/olmadığının belirlenmesine yöneliktir.
Yapılan inceleme sonunda;
Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini yitiren kimse ile desteğin, yani ölenin, yaşamaları olası süre içerisinde, ölen desteğin çalışarak sağlayabileceği gelir ve kazancından ayırarak, yapabileceği yardım tutarının peşin ve toptan ödetilmesidir. Diğer bir deyişle desteğini yitiren kimsenin, ölümle sonuçlanan olaydan önceki sosyal ve ekonomik düzeyinin devamını sağlayacak bir paranın ödettirilmesidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.05.1984 Tarih, 1982/301 Esas ve 1982/619 Karar sayılı ilamı)
Tazminatın saptanmasında; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, PMF yaşam tablosuna göre bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgörmezlik ve karşılık kusur oranları, hak sahibi eşin evlenme ihtimali, haksahiplerinin gelirden çıkıp/çıkmadıkları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin ve destek görenin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtayın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. (Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 03.10.2017 Tarih, 2016/4266 Esas ve 2017/7260 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, davacı Z. K.’ın AYİM Tablosuna göre evlenme ihtimalinin %17 olmasına karşın %30 olarak alındığı, hak sahibi Ömer’e bağlanan ölüm gelirinin ilk peşin sermaye değerinin gösterildiği tablonun getirtilmemiş olduğu, diğer davacıların artışlı peşin sermaye değerlerine göre hesap yapıldığı anlaşılmaktadır.
Maddi tazminat hesap raporunun evlenme ihtimali ve ilk peşin sermaye değeri yönünden yukarıda açıklanan kriterleri taşımaması sebebiyle, mahkemece yapılması gereken; davaya konu iş kazası nedeniyle davacılara bağlanan ölüm gelirlerinin ilk peşin sermaye değerlerine ilişkin tüm tabloları getirtmek ve hesap raporunda kesinleşen diğer doneler esas alınarak, 15.08.2005 tarihli ibraname/feragatname belgesi dikkate alınmak suretiyle aktüerya hesabı yaptırmak ve buna göre karar verilmesi olup, bu yönde davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, HMK’nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” Duruşma yapılmadan verilecek kararlar başlığını taşıyan 353. maddesinde, “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir: …6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması…” düzenlemelerini içermektedir.
Tüm bu açıklamalara göre hakimin yukarıda açıklanan toplaması gereken delilleri toplamadan ve değerlendirmeden karar verdiği anlaşılmaktadır. Hakimin davanın çözümü için gerekli olan ve değerlendirmesi gereken deliller toplanmadan sonuca ulaşılması mümkün olmayıp, anılan delillerin 353/1-a-6. madde içerisinde olduğunun kabul edilmesi gerekir. Çünkü anılan düzenlemenin lafzi olarak anlaşılması ve yorumlanması halinde istinaf incelemesi bir denetim (kanun yolu) incelemesinden çıkacak ve bir nevi ilk derece yargılama mekanizması haline dönüşecektir. İstinaf kanun yolunda asıl olan denetim olup, bu kanun yolu, ilk derece aşamasında dosyanın taraflarının sunduğu ve hakimin resen toplaması gereken tüm delillerin toplanmış olması esasına dayalıdır. Delillerin tümünün toplanmamış olması, adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkının ihlalidir.
Bu çerçevede, usûl ekonomisi ilkesi, hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olacak bir durumun söz konusu olmadığı ve HMK’nin 353. maddesinin açık hükmü dikkate alınarak istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istemine itibar edilmeyerek, yukarıda belirtilen eksiklikler ikmal edilerek kuşku ve duraksamaya yer olmayacak şekilde sonuca ulaşılması için HMK’nin 353/1-a maddesinin (6) numaralı alt bendi uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabul edilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1-)Davacılar vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile Şanlıurfa 1. Mahkemesinin 15.02.2017 Tarih ve 2012/1062 Esas – 2017/141 Karar sayılı kararının HMK’nin 353/1-a maddesinin (6) numaralı alt bendi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-)Açıklanan eksikliğin giderilmesi için davanın yeniden görülmesi açısından dosyanın Şanlıurfa 1. Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)İstinaf harcının istek halinde davacılara iadesine,
4-)İstinaf başvuru giderlerinin yeniden verilecek hükümde gözetilmesine,
5-)İstinaf bakiye gider avansının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca davacılara iadesine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda oybirliği ile 22.03.2018 günü KESİN olarak karar verildi.GKYT:29.03.2018
Başkan-37550
¸e-imzalı
Üye-39811
¸e-imzalı
Üye-98070
¸e-imzalı
Katip-155153
¸e-imzalı