selimhartavi.com

PAYDAŞLARDAN BİRİNİN BELİRLİ BİR YERİ UZUN SÜREDEN BERİ KULLANMIŞ OLMASI TAKSİMİN VARLIĞINI GÖSTERMEZ- ÖNALIM HAKKI

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

E. 1998/6–37
K. 1998/123
T. 18.2.1998

• ŞUFA HAKKI ( Fiili ifraz )
• FİİLİ İFRAZ ( Şufa hakkı )
743/m.2,659

ÖZET : Davalı açıkca bir taksim savunmasında bulunmadığı gibi dinlenen taraf tanıklarının beyanından da taksim konusunda bir sonuca varmak mümkün değildir.

Davalının bu yeri uzun süreden beri kullanmış olması taksimin varlığını göstermez. Her bir paydaşın tasarrufunda bulunan bir bölüm mevcut değildir.

Bu durumda belli ve muayyen bir yeri fiilen kullandığı iddia ve ispat edilemiyen davacının bu davayı açmakta kötü niyetli olduğu kabul edilemez.

Davanın reddi Usul ve Kanun’a aykırıdır.

DAVA VE KARAR: Taraflar arasındaki “önalım ( şufa ) “davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Harmancık Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.6.1997 gün ve 1997/38 – 78 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 6.10.1997 gün ve 1997/7265 – 7504 sayılı ilamı; ( … Dava şufalı payın ilişkin bulunduğu taşınmazdaki payın iptali ve tescili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şufa hakkını kullanması M.K’.nun 2. maddesinde yer alan objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsili bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.

Olayımızda: Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmazda davacı 1/3 pay sahibidir. Diğer pay sahipleri ise davacının kardeşleri olan Ahmet Özkan ve Adil Özkan’dır. Diğer paydaşlar 1/3 er paylarını davalı Kamil Uçar’a 14.2.1997 tarihinde satmışlar davacı 7.3.1997 tarihinde süresi içinde bu davayı açmıştır.

Davalı, davacı ve kardeşlerine ait bu yerin bir kısmını 13 yıl önce haricen satın aldığını o tarihten beri de yol olarak kullandığını daha sonra 14.2.1997 tarihinde satışın resmi senede bağlandığını bu nedenle davanın reddedilmesi gerekeceğini savunmuştur. Mahkemece daha önce pay sahipleri arasında özel bir taksimin mevcut olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davalı açıkca bir taksim savunmasında bulunmadığı gibi dinlenen taraf tanıklarının beyanından da taksim konusunda bir sonuca varmak mümkün değildir. DAVALININ BU YERİ UZUN SÜREDEN BERİ KULLANMIŞ OLMASI TAKSİMİN VARLIĞINI GÖSTERMEZ. Her bir paydaşın tasarrufunda bulunan bir bölüm mevcut değildir. Bu durumda belli ve muayyen bir yeri fiilen kullandığı iddia ve ispat edilemeyen davacının bu davayı açmakta kötü niyetli olduğu kabul edilemez. Buna göre davanın reddi Usul ve Kanun’a aykırıdır.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki karar direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment