selimhartavi.com

İŞÇİLİK ALACAKLARI – İŞVEREN TARAFINDAN YAPILAN KISMİ ÖDEME ÖNCELİKLE MUACCEL OLAN BORÇ İÇİN YAPILMIŞ SAYILIR

T.C
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
2012/11984 E.
2014/17255 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : DENİZLİ 2. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2011
NUMARASI : 2009/197-2011/679

DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ücret alacağı, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatil ücreti ve izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A)Davacı isteminin özeti:

Davacı vekili, davacının tekstil işçisi olarak asgari ücretle çalıştığını, ısrarlı talepleri sonucu maaş ve fazla mesaisine mahsuben 5.000 TL ödeme yapıldığını iddia ederek kıdem tazminatı, ücret, fazla mesai, genel tatil, hafta tatili ve izin ücreti alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, zamanaşımı savunmasında bulunarak, davacının fazla mesai yapmadığını, paket bölümünde vardiyalı olarak çalıştığını, şayet fazla mesai yapmış ise bordroları ile aldığını, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacağı bulunmadığını, tüm izinlerini kullandığını, kıdem tazminatı alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C)Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, iş akdinin İş Kanunu madde 24/II-e uyarınca haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle kıdem tazminatı, ücret ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsiline, fazla mesai, yıllık izin ve hafta tatili ücreti talebinin reddine karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar taraflarca temyiz edilmiştir.

E)Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işveren tarafından yapılan kısmi ödemenin işçinin hangi alacağına mahsup edileceği noktasında toplanmaktadır.

I. Normatif Dayanak
Uyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84–86 maddeleridir. Borçlar Kanununun 84 üncü maddesinde “Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir” kuralına yer verilmiş;
85 inci maddesinde “birden fazla borcu bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vuku bulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği borca mahsup edilmiş olur” hükmü öngörülmüş, 86 ncı maddede ise “kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güna mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir” kuralı düzenlenmiştir.

II. Genel Hükümler Yönünden Değerlendirme
Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen hükümleri öncelikle muacceliyet ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir.

Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu olmaz.

Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir. Kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer (BK. m. 101/1). Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır: Örneğin, ifa gününün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (BK. m.101/2), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği (BK. m.107/1) durumlarda, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.

Tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda, borçlu para borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı kısmi ödemeyi anapara borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak, para borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse, yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda, kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu gerekir. Borçlu, faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir. Hukuk Genel Kurulunun 27.9.2000 tarih ve 2000/12-1148 esas, 2000/1193 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, Borçlar Kanununun 84 üncü maddesi gereğince, ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve alacaklının iradesini açıklaması halinde, ödenen kısmın öncelikle faizden düşülmesi gerekir. İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır.

Birden fazla borcu bulunan borçlunun yaptığı ödeme, ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilir. Borçlu, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup edilmelidir.

Birden fazla para borcunun bulunduğu bir borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının da ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu makbuzda göstermemesi durumunda, kısmi ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu Borçlar Kanununun 86ncı maddesine göre çözümlenmelidir. Bu gibi durumlarda, kısmi ödeme öncelikle muaccel olan borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale gelmişse, ödeme ilk takibe konulan borca mahsup edilir. Muaccel olan borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları (vadeleri) aynı günde gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır.

III. İşçi Alacakları Yönünden Değerlendirme

İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında, mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili 4857 sayılı İş Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumlarda, kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi Borçlar Kanununun 84 üncü maddesi çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre, temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir.

Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse, kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde, işçinin faizle ilgili feragati geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin işçinin serbest iradesi ile meydana gelmesi gerekir.

İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması halinde, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise, mahsup işlemi Borçlar Kanununun 86 ncı maddesine göre yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür.

4857 sayılı İş Kanununa göre ücret en geç ayda bir ödenir (m.32/5). İş hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14 üncü maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret, çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.

1475 sayılı İş Kanununun 14 ve 4857 sayılı İş Kanunun 120 nci maddesi uyarınca, işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise, tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir.

Buna göre örneğin, 5.000 TL ihbar tazminatı, 7.500 TL kıdem tazminatı, 2.500 TL ücret, 2.000 TL fazla mesai ve 500 TL yıllık izin ücreti alacağı olmak üzere takibe konu yapılmamış toplam 17.500 TL alacağı olan bir işçiye işveren tarafından yapılacak 15.000 TL lik bir kısmi ödeme, öncelikle muaccel olan normal aylık ücret ve fazla mesai alacağına ilişkin borçlarına mahsup edilmelidir. Kalan miktar ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti borcuna mahsup edilecektir. Anılan borçların muacceliyet tarihleri aynı olduğundan, temerrüt tarihi önce gerçekleşmiş olan borca yani kıdem tazminatına mahsup edilecektir. Kalan 3.000 TL lik ödemenin, ihbar ve izin ücreti borcuna mahsubu anılan borçların muacceliyet ve temerrüt tarihlerinin aynı olması nedeni ile miktarları ile orantılı olarak yapılacaktır. Kalan toplam borç 5.500 TL olup, ihbar tazminatının bu miktara oranı 5.000/5.500 = 10/11, izin ücretinin oranı 500/5.500 = 1/11 olmakla, 3.000 X 10/11 = 2.727 TL ihbar tazminatına, 3.000 X 1/11 = 273 TL izin alacağına mahsup edilecektir. Böylece işverenin 2.273 TL ihbar tazminatı, 227 TL izin ücreti olmak üzere toplam 2.500 TL borcu kalmış olacaktır.

Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin 2008 yılı Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayından ise 13 günlük maaşının ödenmediğini, ısrarlı talepleri sonucu kendisine maaş ve fazla mesaisine mahsuben toplamda 5.000 TL ödeme yapıldığını iddia etmiştir.

Davacı asil 16.12.2010 tarihli duruşmada: “ Davalı işyerince kıdem tazminatı ile ilgili olarak 2738,98 TL’lik ödeme ile ilgili belge altındaki imza bana aittir, belgede bahsi geçen miktarı aldım, yine kıdem tazminatına mahsuben yapılan 500,00 TL’lik ödeme benim adına ablam Gülhan Ceylan tarafından alınmıştır, 500,00 TL’lik belge altındaki imza ablama aittir, iş akdimin feshinden sonra tarafıma işyerince toplam 5000,00 TL’lik ödemede bulunulmuştur, ancak bana yapılan ödeme sırasında bu ödemelerin ücret alacağına mahsuben yapıldığı bildirilmiştir, kıdem tazminatı ödemesine ilişkin belge altındaki imza tarafıma ait olmakla birlikte ben iş akdimin feshinden sonra kıdem tazminatı ödemesine ilişkin herhangi bir belgeye imza atmadım, bu belge tarafımdan işe girişte alınan ve işyerince imzalatılan belgeler arasında imzalatılmış olabilir” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Dosyada bulunan avukat bilirkişiden alınan ilk raporda, davacının kıdem tazminatı alacağının 2.901,34 TL brüt, ücret alacağının ise 5.183,28 TL brüt olduğu, davacı açıklamasına göre ödenen 5.000 TL ücret alacağından mahsup edilerek sonuçta davacının 2.901,34 TL Brüt kıdem tazminatı, 183,00 TL Brüt ücret ve 338,21 TL Brüt genel tatil alacağı hesaplandığı, yıllık izin ve fazla mesai alacağı bulunmadığı sonucuna varıldığı,

SMMM bilirkişiden alınan ikinci raporda ise, davalı şirkete ait ticari defter ve belgelere göre Ocak-Eylül 2008 dönemine ilişkin ücret bordrolarındaki 9 aylık brüt ücretin 5.061,90 TL, net 4.041,49 TL olduğu, şirket defterlerinde davacı adına tahakkuk ettirilen kıdem tazminatının 2.738,98 TL Net olduğu, aynı tarihte 100 kasa hesabından nakit ödeme kaydı yapılmak suretiyle kapatıldığı ancak bu ödeme kaydına dayanak olabilecek nitelikte bir belgeye rastlanmadığı, davalı şirketin ticari defter ve belgelerinde davacının kıdem tazminatı ve ücret alacağı toplamının 6.780,47 TL olduğu, makbuzlar ile davacının kıdem tazminatına mahsuben (200,00 + 500,00 + 200,00) = 900 TL ve davalı şirket ortağının banka hesabından 4.316,00 TL olmak üzere davacı adına yapılan toplam ödeme miktarının 5.216,00 TL olduğu, ancak sadece 01.12.2008 tarihindeki 200 TL’lik ödeme bedelinin ticari defterlerde kayıtlı olduğu, ayrıca ara kararda belirtildiği üzere davacıya 5.000 TL’lik ücret ödemesi yapıldığına ilişkin herhangi bir kayıt ve belgeye de rastlanmadığı, davacının bakiye alacağının 6.780,47 TL – 5.216,00 TL = 1.564,47 TL olduğu genel tatil ücreti ile birlikte 1.902,42 TL olduğu 01.06.2010 tarihli raporda davacının bakiye alacağının 3.422,83 TL olarak belirlendiğinin ifade edildiği,

SMMM bilirkişiden alınan ek raporun sonuç kısmında ise: Davacının ücret alacağı 4.041,49 TL, kıdem tazminatı alacağı 2.738,98 TL, genel tatil alacağı 338,21 TL olmak üzere toplam 7.118,68 TL alacağı bulunduğu, işten ayrıldıktan sonra yapılan belgeli ödemeler toplamının 5.216,00 TL olduğu, bu belgelerden sadece 01.12.2008 tarihli ödeme belgesinin ticari defterlere intikal ettirildiği, davacının bakiye alacağının 7.118,68 TL – 5.216,00 TL = 1.902,68 TL olduğunun ifade edildiği,

Avukat bilirkişiden alınan ek raporda ise, davacının toplam alacağının 7.118,68 TL Net olduğu, buna göre yapılan 5.216,00 TL net ödemenin muacceliyet durumuna ve oranlarına göre :

Net 3.964,16 TL’nin ücret alacağı, Net 153,78 TL’nin genel tatil ücreti ve bakiye 1.008,06 TL’nin kıdem tazminatı olarak ödendiği kabulü ile davacının bakiye 77,33 TL Net ücret, 76,2 TL Net genel tatil ücreti ve 1.730,92 TL Net kıdem tazminatı alacağı hesaplandığı ve mahkemece bu hesaplamaya itibarla hüküm kurulduğu tespit edilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının, iş akdinin işçi tarafından haklı nedenle feshi karşısında kıdem tazminatına hak kazandığı ve davacıya ödeme belgeleri ile 2.738,98 TL + 500 TL olmak üzere toplam 3.238,98 TL Net kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı tartışmasızdır.

Dosyada sorun, dava dilekçesinde ücret ve fazla mesai karşılığı ödendiği belirtilen 5.000 TL’nin hangi alacak kaleminden mahsubunun yapılacağıdır.

Yukarıdaki açıklamalar karşısında davacının kıdem tazminatının ödendiği kabul edilmelidir.

İşveren, ödemeyi neye karşılık yaptığını ispatlamak durumundadır.

Ödenen paranın neye karşılık olduğu taraflar arasında ihtilaflı ise, mahsup işlemi yukarıdaki esaslara göre yapılır.

Davacı aldığını inkâr etmediği 5.000 TL’nin ücret alacağına karşılık olduğunu belirtmiştir. Davalı taraf bunun aksini kanıtlayamamıştır. Ayrıca ücret alacağı kıdem tazminatından daha önce muacceldir. Bu nedenle 5.000 TL ödemenin öncelikle ücret alacağına mahsup edilerek sonucuna göre karar verilmelidir.

F)Sonuç:
Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment