TARIMSAL SULAMA TRAFOSUNUN BAĞLI OLDUĞU ORTA GERİLİM HATTINDAKİ DEMİR DİREKTE SİGORTALARI DEĞİŞTİRMEK İSTERKEN ELEKTRİK AKIMINA KAPILMA NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
T.C
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi
2020/11891 E. , 2021/10753 K.
“İçtihat Metni”
DİNAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının davalı … yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı … … yönünden kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı … …’ın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın davalı … yönünden reddine, davalı … … yönünden kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı … … vekili tarafından duruşmalı, davacılar vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 02/11/2021 tarihinde davalı … … vekili Av. … geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; müteveffa …’ın, davalılardan …’ın tarlasındaki trafoya sigorta takmak üzere çıkarması neticesinde 01/09/2012 tarihinde vefat ettiğini, eşi …’ün ev hanımı olduğunu, çocuklardan …’nin doğuştan epilepsi hastası olması nedeniyle, ömür boyu bakıma muhtaç olduğunu, müteveffa ve ailesinin kiraladıkları tarlayı ekerek geçimlerini sağladığını, … ve …’ın 23 yaşındaki oğullarını kaybetmesi nedeniyle derin üzüntü yaşadıklarını, destekten mahrum kaldıklarını ileri sürerek, her bir davacı için ayrı ayrı 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile eş … için 50.000 TL ve diğer davacılar için ayrı ayrı 25.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmişler; 08/06/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davacılardan … için 255.820,33 TL, … için 58.598,78 TL, … için 154.108,63 TL, … için 47.146,41 TL ve … için 37.121,60 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı …; öncelikle davanın husumetten reddini, esas yönünden ise; müteveffanın elektrikten anladığını, direğe çıkmadan önce bütün kontrolleri yaptığını, eksikliği varsa kendi kusurundan kaynaklandığını, hakkında beraat kararı verildiğini, müteveffanın asli kusurlu olduğunu, vefat edenin tamiratı kendi rızası ve para karşılığında yapmış olduğunu, trafonun bulunduğu tarlanın kendi mülkü olmadığını, diğer yandan vefat edenin anne ve babasının bakıma muhtaç olmadığını, bakmakla yükümlü olunan sadece eşi ve çocuklarının olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … …; açılan ceza davasında sadece davalı …’ın sanık sıfatını taşıdığını, tarladaki sigortanın değiştirilmesi olayının tamamen müteveffa ve davalının iç ilişkisi içinde olduğunu, hattın özel şahsa ait olduğunu, tazminat sorumluluğunu doğuracak bir durumun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; müteveffa …’ın 01/09/2012 tarihinde 6004 abone numaralı …’ye ait tarımsal sulama trafosunun bağlı olduğu … …’a ait orta gerilim hattındaki demir direkte sigortaları değiştirmek isterken vefat ettiği, müteveffanın anne, baba, eş ve çocuklar olan davacılara destek olduğu ve her bir davacının ayrı ayrı destekten yoksun kalma tazminatına hak kazandığı, oluşan zarardan davalı … …’ın kusursuz sorumluluk ilkeleri gereğince sorumluluğunun bulunduğu, diğer davalı …’ın ise sadece müteveffadan tamir etmesini istediği, aralarında eser/hizmet sözleşmesi veya iş ilişkisi olmadığı gibi hukuka aykırı bir eylemden de söz edilemeyeceği, tazmin yükümlülüğü bulunmadığı gerekçesiyle; davalı … bakımından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı … … bakımından davacıların maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı, davalı … … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; (…Her ne kadar davalı …’a kusur atfeden bilirkişi raporlarındaki gerekçeler, …’ın ceza dosyasındaki ve işbu dosyadaki beyanları nazara alınarak heyetimizce yerinde görülmüşse de; davalı … hakkındaki davanın reddedilmesi davacı tarafça istinaf konusu edilmediğinden, heyetimizce kararın kaldırılarak … hakkındaki davanın kabul edilmesine olanak yoktur. Ancak bu husus davalı kurumun açacağı bir rücu davasında değerlendirilebilir. (..) Davacıların meyve bahçeleri varlığını korumaktadır. Dolayısıyla hesaplamaya esas kazanç meyve bahçesinin geliri değil, yerine çalıştırılan, ikame edilen kişi için harcanan paradır. Davacılar, meyve bahçelerinin işletilmesine desteğin beden gücüyle sağladığı katkıdan yoksun kalmıştır. Böyle olunca heyetimizce, yoksun kalınan beden gücünün meyve bahçelerinin işletilmesine sağladığı katkının parasal karşılığı olarak asgari ücretin benimsenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır…) gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak; davalı …’a yönelik tazminat istemlerinin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalı … …’a yönelik maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, davacı eş … için 101.516 TL, davacı çocuklar … için 23.253,48 TL, … için 61.154,21 TL, davacı … için 18.708,89 TL ve … için ise 14.730,79 TL olmak üzere toplam 219.363,37 TL destekten yoksun tazminatının 01/09/2012 olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalı … …’dan alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya dair istemlerin ise reddine; davacı eş … için 25.000 TL, davacı çocuklar … ve … için 20.000’er TL ve davacı ebeveynler … ve … için ise 15.000’er TL olmak üzere toplam 95.000 TL manevi tazminatın 01/09/2012 olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalı … …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin ise reddine karar verilmiş; karar, davacılar ve davalı … … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacıların tüm, davalı … … vekilinin davacılara yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalı … … vekilinin diğer davalı …’a yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava; elektrik çarpması nedeniyle desteğin ölümünden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “dava arkadaşlığı” ve “müteselsil sorumluluk” kavramları üzerinde kısaca durulması gerekmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İhtiyari dava arkadaşlığı” başlığı altında düzenlenen 57 nci maddesinde; “(1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması,” hükmüne yer verilmiş; müteakip “İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığı altında düzenlenen 58 inci maddesinde ise; “İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Yukarıda belirtilen durumun mevcut olması halinde, birden fazla kişi birlikte dava açabilir veya dava edilebilir. Davacıların veya davalıların sorumluluğu kanundan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebet ise ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
Diğer taraftan, müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (TBK.m.166/l) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir. (TK.m.167/2). Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Kanun koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla halefiyete de yer vermiştir.
Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyen davalı … hakkındaki ret kararının kesinleştiği düşünülebilir ise de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Rücu davası dikkate alındığında davalı … …’ın hükme karşı kanun yoluna başvurmasında hukuki yararının bulunduğu aşikârdır.
Zira sorumluluk davasındaki bilirkişi raporları, kesin delil ve sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalı … …’ın, rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu olan davalı … aleyhine kanun yoluna başvurmasında hukuki yararı vardır.
İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı ve dayanağı bilirkişi raporları, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların hangi eylem ve işlemleri nedeniyle ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen davalının usuli kazanılmış hakları da, mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde haklarındaki ret kararı kesinleşen davalının da sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında, ihlal edilmemiş olacaktır (HGK’nın 04/11/2009 tarihli ve 2009/16-428 E. 2009/483 K. sayılı kararı da aynı yöndedir).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; bölge adliye mahkemesince, davalı … hakkındaki davanın reddine dair kararın davacı tarafça istinaf konusu edilmediği, bu davalı bakımından kararın kaldırılarak davanın kabul edilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle, davalı …’a yönelik tazminat isteminin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, ihtiyari dava arkadaşı olan davalı … …; kusur raporlarında davacılar desteği ile davalı …’a değişik oranlarda kusur izafe edildiği, … ve müteveffanın kusursuz olduğunun belirtilmesinin uygun olmadığını, …’ın da olayda kusurunun bulunduğunu bildirerek, karara karşı istinaf yoluna müracaat etmiştir.
Bu durumda bölge adliye mahkemesince; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek, davalı …’ın olayın meydana gelmesinde kusurunun olup olmadığına yönelik bir değerlendirme yapılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların tüm, davalı … … vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK’nın 371 inci maddesi uyarınca davalı … … yararına BOZULMASINA, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı …’dan alınıp davalı … …’a verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı … …’ iadesine, 5.309,20 TL fazla alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, HMK’nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmek üzere dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 02/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi