ELATMANIN ÖNLENMESİ- DAVA KONUSUNUN DEVRİ- YIKIM
T.C
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
ESAS:2018/3693
KARAR:2019/6170
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi – Yıkım
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili; kayden maliki olduğu 1303 ada 756 parsel sayılı taşınmazına, komşu 755 parsel maliki davalının taşınmazının bir kısmına ihata duvarı yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalı ise, maliki olduğu 755 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşaat yapabilmek için Belediyeden 09.08.1978 tarihinde imar çapı aldığını, daha sonrada ruhsat alarak inşaata başladığını, inşaatı bitirip 1987 yılında ise yapı kullanma izin belgesi aldığını, anılan taşınmazın imar parseli olduğunu, 30 yıldan fazla zamandır mevcut haliyle taşınmazı kullandığını, işgalinin söz konusu olmadığını belirterek, temliken tescil taleplerinin kabulü ile davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; (ilk kararda) davanın kabulü ile davalının el atmasının önlenmesine ve muhtesatın yıkımına, muhtesat bedeli 3.704,43 TL’nin karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesine karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 27.11.2014 tarihli ve 2014/8484 Esas, 2014/18474 karar sayılı ilamı ile “…. somut olayda davacı adına kayıtlı 755 parsel sayılı taşınmazın yargılama sırasında el değiştirmiş, yeni malikin davaya katılmadığı görülmüştür.Mahkemece yapılacak işin 6100 sayılı HMK’nin 125. (1086 sayılı HUMK’un 186.) maddesinin öngördüğü usuli işlemlerin uygulanmasının gerekeceğinde kuşku yoktur. Öyle ise; davacının yargılama sırasında taşınmazını 3.kişiye devretmesi karşısında HMK’nin 125. maddesi uyarınca yukarıda değinilen usulü eksikliklerin giderilmesi, ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçeleriyle bozma kararı verilmiştir
Mahkemesince, bozmaya uyma kararı verilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde, davacının davasının aktif husumet ehliyeti bulunmaması nedeniyle HMK’nin 114/1 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının kayden maliki olduğu çekişme konusu 756 parsel sayılı taşınmazını 24.03.2010 tarihinde satın alma suretiyle edindiği, eldeki davanın 23.07.2010 tarihinde açıldığı, davacının dava konusu taşınmazını yargılama sırasında 28.07.2010 tarihinde dava dışı …’a devrettiği, … tarafından (13.06.2012 tarihinde) dava dışı …’e devredilen taşınmazın en son 09.10.2014 tarihinde … tarafından da dava dışı … Oğlu …’a aktarıldığı, komşu 755 parsel sayılı taşınmazın da halen davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusunun devri 6100 sayılı HMK’nin 125. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin 1. bent a ve b fıkralarında davanın açılmasından sonra davalı tarafın dava konusunu üçüncü bir kişiye devretmesi halinde davacının seçimlik hakları gösterilmiştir. Somut uyuşmazlıkta bu husus konumuzun dışındadır. Dava konusunun davacı tarafından devri 125. maddelerin 2. bendinde düzenlenmiş ve madde metninde aynen “davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devir edilecek olursa, devralmış olan kişi görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden devam eder” denilmiştir.
Dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halini düzenleyen HMK’nin 125/2. maddesi hükmü, devralan üçüncü kişinin hukuk gereği davacı sıfat ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği gerekçesiyle devralan kişinin kendiliğinden davacı yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam olunacağı esasını getirmiştir. Bu hükme göre dava, davayı devralan üçüncü kişi ile davalı arasında devam edecektir. Bunun için davalının bu konuda karar vermesi veya devralan üçüncü kişinin davacı yerine geçmesi için onayı aranmaz . Dava konusu şey, dava açıldıktan sonra davacı tarafından başka bir kişiye devredilirse, bu durumda devralmış olan kişi davacı yerine geçerek görülmekte olan davaya kaldığı yerden devam eder. Ancak bu halde davalı yeni davacıya karşı, kişisel savunma sebeplerini ileri sürebilir
Somut olayda, dava konusu taşınmaz yargılama aşamasında son olarak dava dışı …’a devredildiğine göre … davacıların yerine geçmiştir. Bu nedenle (çekişmeli taşınmazı devreden) ilk davacılar vekiline son malikin vekaletnamesini sunması için kesin süre verilmesi doğru değildir. Mahkemenin resen son malike ihbar yapması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece, dava açıldıktan sonra dava konusu taşınmaz ( en son) dava dışı …’a devredildiğinden, …’ın HMK’nin 125/2. maddesi gereği dava açan davacıların yerine geçtiği, aktif dava ehliyeti bulunduğu ve son malike ihbar yapılmak suretiyle davaya kaldığı yerden devam edilmesi gerektiğinden, işin esasına girilip taraf delilleri toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile davanın usulden reddi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 19/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.