selimhartavi.com

ELEKTRİK ÇARPMASI NEDENİYLE YARALANMA- RUHSATSIZ YAPI- ANNE BABANIN GÖZETİMİ VE DENETİM ÖDEVLERİNİ GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRMEMELERİ KÜÇÜĞE KUSUR OLARAK YANSITILAMAZ.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO : 2017/869
KARAR NO : 2018/12895

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2016
NUMARASI : 2012/666-2016/94
DAVACILAR : 1-B.ASLAN, 2- S. ASLAN VEK.AV.SELİM HARTAVİ
DAVALI : …… İL MÜDÜRLÜĞÜ .

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacılar vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 18/12/2018 tarihinde davacılar vekili Av. Selim Hartavi geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y       K A R A R I

Davacılar; 12/03/2010 tarihinde evlerinin damına çıkan çocukları İslim ve Kadir Aslan’ın binanın yakınından geçmekte olan enerji nakil hattına temas etmeleri nedeniyle yaralandıklarını, vücutlarının çeşitli bölgelerinde kalıcı yanık izleri kaldığı gibi uzuv kaybı da oluştuğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, işgöremezlik, tedavi ve estetik ameliyat giderleri nedeniyle şimdilik çocukları için 1.000’er TL olmak üzere toplam 2.000 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; meydana gelen olayda bir kusurlarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; olayın meydana geldiği yapıyı kaçak ve imara aykırı inşa etmiş olan davacılar Sinan ve Bahar Aslan’ın kusurlu oldukları, davalıya izafe edilecek herhangi bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, elektrik çarpması nedeni ile uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.

Kural olarak bir küçüğün uğradığı zararda ana babanın birlikte kusurunun bulunması, sorumlu kişinin küçüğe ödeyeceği tazminatın reddedilmesini gerektirmez. Değişik bir ifade ile kanuni temsilcilerin gözetimi ve denetim ödevlerini gereği gibi yerine getirmemeleri ya da eksik getirmiş olmaları, temyiz yeteneğinden yoksun olan küçüğe kendi kusuru olarak izafe olunamaz. Bu itibarla tazminat davasını, küçüğün yasal temsilcileri olarak koğuşturmaları da durumu değiştirmez. Keza sorumlu kişinin küçüğe borçlu olduğu tazminat edimlerinin geçici olarak, yasal temsilci olan ana babaya ödenmesi olgusu da sonuca etkili değildir. Çünkü, bu tazminat ana babanın mal varlığından ayrı olan küçüğün mal varlığına girecektir; ana baba bu mal varlığının değerlerini, amaca aykırı harcamalarda bulunmak, özellikle kendi borçlarını ödemek ve bu arada sorumlu kişinin kendilerine karşı ileri sürebileceği rücu taleplerini karşılamak için kullanamazlar.

Diğer taraftan, olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 58 inci maddesinde; “Bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı mesul olur.” denmektedir. Enerji nakil hatları da, Borçlar Kanunu’nun 58 inci maddesi uyarınca imal olunan şey kapsamında olduğundan, enerji nakil hattının maliki olan davalı, bu tesisin korunmasından, dolayısıyla bakım ve onarım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur. Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenleri, mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkanı sağlayarak, onları korumaktadır.

Borçlar Kanunu’nun 58 inci maddesinde öngörülen sorumluluğun söz konusu olması için, söz konusu yapı eserinin, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gereklidir.

Yapım bozukluğu, bir inşaatın kötü yapılmasını, imal ve inşaat zamanında uyulması gerekli olan teknik kurallara uyulmamış olmasını ifade eder. Bir yapı eserinin maliki, bunların hiç kimseye hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, bir yapı eserinde herhangi bir yapım bozukluğu olmasa bile, ek güvenlik ve koruma tertibatının bulunmaması, yine de bir yapım eksikliği sayılır. Bakımsızlık ve koruma eksikliği ise, bir inşaatın kullanmaya uygun ve tehlikeleri önleyecek biçimde korunmamasını ifade eder. Bakım eksikliği biçiminde açıklanabilecek olan bu durum, yapının tamamlanmasından sonra ortaya çıkar. Yapının tamamlanmasından sonra kendini gösteren ek güvenlik tertibatı ihtiyacının giderilmemesi de bir bakım eksikliğidir.

Bakımsızlıktan veya bakım eksikliğinden söz edebilmek için bir inşa eserinin bitmiş ve kullanım amacına özgülenmiş olması gerekir. Yapım eksikliği veya bakımsızlığın varlığı araştırılırken, durumun gerekleri ve özellikle bina veya yapı eserinin özgüleme amacı, üçüncü kişiler için taşıdığı tehlike derecesi göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle, daha çok kişinin yararlanacağı, etkileneceği, yada zarar görme ihtimali olan tesislerin yapımında, buna oranla çok daha sınırlı insanların etkileneceği tesislerin yapımı sırasında uyulması gerekli zorunlu koşullara oranla, daha fazlasına dikkat edilmelidir.

Malikin, bina yada tesisin tehlike taşımayacak bir durumda bulunmasını sağlama yükümlülüğü, yalnız onu kullananlara karşı değil, herkese karşı vardır

Bazı hallerde zararın ortaya çıkış biçimi, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinin varlığını gösteren fiili bir karine oluşturur.Yapının yapımı ile ilgili mevzuata ve teknik kurallara uyulmadığı, alışılmış tedbirlerin alınmadığı ve resmi makamlarca yapılan denetimler sonucunda, bina ve yapı eserinin teknik niteliklerinin uygun görülmediği ispatlanırsa, bunlar eksikliğin ve illiyet bağının varlığına birer belirti sayılır(Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2003 tarihli ve 2003/4-144 Esas 2003/161 Karar sayılı ilamı da aynı yöndedir).

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; 2002 ve 2004 doğumlu olan davacılar İslim ve Kadir Aslan’ın evlerinin damında bulundukları sırada, 1980’li yıllarda inşa edilen ve evlerinin 30 cm yakınından geçen yüksek gerilim hattı nedeniyle elektrik akımına kapılarak yaralandıkları, davacıların kanuni temsilcileri tarafından yapılan evin ise daha sonraki bir tarihte ruhsatsız olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır.

Şu durumda; dava ehliyetine sahip olmadıkları için kanuni temsilcileri tarafından temsil edilen davacıların, yaralanmalarına neden olan olayın gerçekleşmesinde bir kusurlarının bulunmadığı ortadadır.

Bundan ayrı, insanların ve canlıların yaşamı için önemli bir tehdit oluşturan bu tür enerji hatlarının bakım ve korunmasında, bunların yerleşim yeri üzerinde bulunduğu da düşünüldüğünde, normalin üzerinde bir özen borcu bulunan davalı şirketin, daha sonradan Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinde belirtilen mesafelere uymadan yapılan bina nedeniyle gerekli ek önlemleri almadığı, dolayısıyla eneji hattının tehlike taşımayacak bir durumda bulunmasını sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediği ancak olayın meydana gelmesinden sonra enerji hatlarını yer altına almak suretiyle gerekli tedbiri aldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerle sabittir.

Hal böyle olunca, mahkemece; Borçlar Kanunu’nun 58 inci maddesi uyarınca imal ettiği enerji nakil hattı üzerinde gerekli bakım ve gözetim borcunu yerine getirmeyen davalının, davacıların uğradığı zararı tazminle yükümlü olduğu gözetilerek, zarar kalemleri hakkında bilirkişiden rapor aldırılması ve varılacak sonuca göre zarar kapsamının belirlenmesi gerekirken, kararın başlık kısmında davacı olarak gösterilen kanuni temsilcilerin kusurlu olduğu yönündeki yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428 inci maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, 1.630 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan
M. DUMAN
Üye
F. PINARCI
Üye
G.KAHRAMAN
Üye
E. ATEŞ
Üye
F. TEMEL

HH/YÖ.
Karşılaştırıldı:

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment