selimhartavi.com

İDARENİN YARGI KARARLARININ UYGULAMASI İÇİN ÖNGÖRÜLEN OTUZ GÜNLÜK SÜRENİN GEÇİRİLMESİ VE İLGİLİLERİN BU SÜRENİN GEÇİRİLMESİ ÜZERİNE HEMEN TEKRAR YARGI YOLUNA BAŞVURMAMASI DURUMUNDA İDARELERİN KARARI UYGULAMA ZORUNLULUĞU ORTADAN KALKAR MI?

DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ
GENEL KURULU
E. 2009/744, K. 2010/473, T. 11.3.2010

İDARENİN YARGI KARARLARININ UYGULAMASI İÇİN ÖNGÖRÜLEN OTUZ GÜNLÜK SÜRENİN GEÇİRİLMESİ VE İLGİLİLERİN BU SÜRENİN GEÇİRİLMESİ ÜZERİNE HEMEN TEKRAR YARGI YOLUNA BAŞVURMAMASI DURUMUNDA İDARELERİN KARARI UYGULAMA ZORUNLULUĞU ORTADAN KALKAR MI?

Dava; davacı tarafından, Danıştay Beşinci Dairesinin 12.11.2004 günlü, E:2004/660 sayılı yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararının davalı idarece uygulanmadığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık 10.000,00.-TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

Yargı kararlarının uygulanmaması ya da geç uygulanması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar üzerine açılacak davaların tabi olacağı süre konusunda 2577 sayılı Yasa’da özel bir düzenleme bulunmamaktadır.

Ancak, 2577 sayılı Yasa’nın 28. maddesinde yer alan ve idarenin yargı kararlarının icaplarına göre en geç otuz gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu yolundaki hükmün, otuz günlük sürenin geçirilmesi ve ilgililerin bu sürenin geçirilmesi üzerine hemen tekrar yargı yoluna başvurmaması durumunda idareleri kararı uygulama zorunluluğundan kurtarmayacağı açıktır.

Bu konuda açılacak davalarda ayrık durumlar dışında genel zamanaşımı süresinin esas alınması ve lehine ilam olan ilgilinin ilamın kendisine tebliğinden itibaren 10 yıl içinde idareye başvurarak ilam gereklerinin yerine getirilmesini isteyebileceği kabul edilmelidir. 10 yıllık süre idareye başvuru süresi olup dava açma süresi değildir. Dolayısıyla başvurmadan sonraki durumu, 2577 sayılı Yasa’nın 10. ve 7. maddeleri kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Buna göre, yargı kararının gereğinin yerine getirilmesi isteminin idarece açık veya kapalı ( zımni ) olarak reddedilmesi üzerine davanın altmış gün içinde açılması zorunludur.

Diğer taraftan, 2577 sayılı Yasa’nın 12. maddesinde, “İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır. ” hükmüne yer verilmiştir.

Bu bağlamda, davacının, yargı kararının uygulanması istemiyle idareye genel zamanaşımı süresi içerisinde 2577 sayılı Yasa’nın 10. maddesi kapsamında başvurduğu anlaşılmaktadır. Ancak adı geçenin bu konuda yaptığı 14.7.2005 tarihli ilk başvurusuna idarece 28.7.2005 tarihli işlemle yanıt verildiği, fakat yazının tebliğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmamakla birlikte ilgilinin 28.7.2005 tarihinde ikinci kez aynı istemle idareye başvurduğu, buna göre birinci başvurusuna verilen ret yanıtını en geç ikinci başvuru tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, bu tarihten itibaren dava açma süresi içerisinde dava açması mümkün olan davacının bu süre geçirildikten çok sonra 10.5.2006 tarihinde açtığı davanın, süreaşımı nedeniyle esastan incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır. Ayrıca, davalı idare tarafından davacıya verilen her iki cevapta da davacının Danıştay Beşinci Dairesinin 19.10.2004 günlü, E:2004/4838, K:2004/3790 sayılı kararı uyarınca memuriyete atandığı belirtilmiştir. Dolayısıyla cevapların içeriğinden Danıştay Beşinci Dairesinin 12.11.2004 günlü, E:2004/660 sayılı kararının yine Beşinci Dairesinin yukarıda anılan kararı uyarınca uygulanmadığı, bu yönde davalı idarenin iradesinin açıkça ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, Dairece davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment