İŞ KAZASINA İLİŞKİN KUSUR RAPORU-USULİ KAZANILMIŞ HAK- İŞ KAZASI NEDENİYLE KURUM ZARARININ RÜCUAN TAZMİNİ DAVASI

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

ESAS: 2004/10-24

KARAR: 2004/47

TARİH: 28.01.2004

DAVA: Taraflar arasındaki “”rücuan alacak”” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 18.6.2002 gün ve 2000/84 E – 2002/71 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi’nin 26.11.2002 gün ve 2002/8508-9248 sayılı ilamiyle; ( 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesi olup Dairemizin önceki bozma kararında dış tavan hesabına yönelik herhangi bir bozma nedeni öngörülmemesi karşısında, bozma kararı öncesinde alınarak karara dayanak yapılmış olan 4.2.2000 tarihli hesap raporunda belirlenmiş olan tavan değerlerinin taraflar yararına usuli kazanılmış hak durumu oluşturduğu gözetilmeksizin, uyulan bozma doğrultusunda sürdürülen yargılama sürecinde değişen asgari ücret değerleri de gözetilmek suretiyle düzenlenmiş olan 15.4.2002 tarihli hesap raporunun esas alınması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Edenler: 1- Davalı Cemil Kardeşler

2- Davalı M… Kardeşler Ltd. Şti.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Dava, iş kazası sonucu vefat nedeniyle rücuan tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş, hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Davacı Kurum davasında; 15.5.1997 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat eden sigortalısının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler nedeniyle uğranan Kurum zararından bir bölümünün tahsilini istemektedir.

Mahkemece, aldırılan kusur ve sigortalının asgari ücretten gelir elde ettiğinin kabulü ile düzenlenen hesap raporunda, sigortalının ölümü ile hak sahiplerinin destekten yoksun kaldıkları tavan zarar miktarları belirlenerek verilen ilk hüküm, tarafların temyizi üzerine, Yüksek Özel Dairece; “”hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunun oluşa uygun bulunmadığı”” gerekçesiyle bozulmuştur.

Yerel mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda düzenlenen kusur raporu ve bozmadan sonra davanın devamı sırasında yürürlüğe giren yeni Asgari ücret dikkate alınmak suretiyle yaptırılan bilirkişi raporu sonucunda bulunan miktar dikkate alınarak karar verilmiş, hüküm özel dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş, yerel mahkeme önceki kararda direnmiştir.

Mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, aynı davada bozma nedeni yapılmayan hesap raporuna rağmen asgari ücretin artması halinde bu asgari ücret artışı gözönünde bulundurularak gerçek zarar dış tavan hesabının yaptırılıp yaptırılamayacağı giderek bu hususun davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkı ortadan kaldırıp kaldırmayacağı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.

Beden tamlığına karşı işlenen haksız fiillerde zararın gerçek miktar ve kapsamı zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden mümkün olduğu kadar geç bir tarihin esas alınması gereği ortadadır. BK.nun 46/2. maddesinde cismani zararın hangi tarih esas alınarak hesaplanacağı hakkında yeterli açıklık bulunmakta, cismani zararın hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre hesaplanması kabul edilmektedir ( Prof. Dr. S. S. Tekinay, Ölüm sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı İst. 1963 s. 201-202 ). Asgari ücretin kamu düzeni ile ilgili olduğu açıktır. Aynı davada, bozmadan sonra da olsa asgari ücretin artması halinde bunun mahkemece kendiliğinden dikkate alınacağı belirgindir. Hatta davacının ilk asgari ücrete göre yapılan hesaba itiraz etmemesi, o günkü verilerin doğru olduğuna inandığı içindir. Bu durum sonraki gelişmeler nedeniyle asgari ücretlerdeki artışlardaki hakkını istemesine engel olamaz.

İş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının rücuan ödetilmesi davalarında asgari ücretin artışının, yargılamanın her aşamasında gözetilmesinin mümkün olduğunun kabulü halinde bunun usuli kazanılmış haktan söz edilip sınırlandırılabileceğini ileri sürmek asgari ücretin kamu düzeni amacının boşa çıkarılmasına neden olacaktır.

Söylenen hususlar Yargıtay tarafından kararlılıkla uygulanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.2.1996 gün E: 1995/21-1059, K: 1996/104, aynı kurulun 17.9.1997 gün, E: 1997/10-474 K: 1997/653, 17.12.1997 gün E.1997/10-820 K.1997/1074, 21.12.1998 gün E.1998/10-816 K.1998/844, 9.7.2003 gün, E.2003/21-465, K.2003/472 sayılı kararları.

Durumun maddi hukuk bakımından irdelenmesi yanında, usul hukuku yönünden duruma bakıldığında; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “”Usuli kazanılmış hak”” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir ( 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK ).

Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nda anılan ilkeye ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne var ki, “”Usuli Kazanılmış Hak”” davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ana temellerinden olup, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder.

Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak durumu oluşabilir.

Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. ( 4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK ).

Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş olan “”usuli müktesep hak”” kurumunun bir Çok hukuk kuralında olduğu gibi, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile, yine Yargıtay içtihatları ile getirilmiş istisnaları vardır:

Mahkemenin bozmaya uymasından sonra bir içtihadı Birleştirme Kararı çıkarsa, bu yeni içtihadı Birleştirme Kararının mahkemede ve Yargıtay’da görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir. Buna karşı usuli kazanılmış hak iddiasında bulunulamaz ( 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK ) içtihadı Birleştirme Kararında olduğu gibi, bozmadan sonra yürürlüğe giren ve geçmişe etkili bir yeni kanun karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla meydana gelen usuli kazanılmış hak, hukukça değer taşımaz.

Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir ( HGK.nun 21.1.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K. ).

Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi, “”kamu düzeni”” ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez ( Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001 ).

Bu noktada “”kamu düzeni”” kavramına açıklık getirilmesinde yarar bulunmaktadır. Kamu düzeni; kamunun ( toplumun ) her bakımdan genel çıkarlarını koruyucu hükümlerin tümü; bir ülkede kamu hizmetlerinin iyi yapılmasını, devletin güvenliğini ve düzenini ve bireyler arasındaki ilişkilerde hukuku, huzuru ve ahlak kuralılarına uygunluğu sağlamaya yarayan kurum ve kuralların tümü; devletin ve devlet yapısının korunmasını hedef tutan, toplumun her alanındaki düzenin temelini oluşturan bütün kuralları ifade eder ( Ejder Yılmaz-Hukuk Sözlüğü, Türk Hukuk Lügatı, Büyük Larousse, vs. ).

Asgari ücret de kamu düzeni ile ilişkilendirilen kavramların başında gelmektedir.

Gerçekten de 1475 sayılı İş Kanunun 33, 99 ve 4857 sayılı İş Kanununun 39 ve 102. maddelerinin içeriğinden elde edilen hukuki verilerde gözetildiğinde, işçinin taban ücretini belirleyen asgari ücretin, işçilerin yaptıkları işe uygun ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam seviyesini sağlamaları için gerekli olan en az ücreti ifade etmektedir. Adil bir ücret elde edilmesini, böylece çalışanların ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesi amacına yönelik olarak yapılmakta olan asgari ücret değişikliklerinin kamu düzeni düşüncesi ile ilgili olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Kamu düzeniyle ilgili bu durumlarda, kazanılmış usuli haktan söz edilemeyecektir.

Bu niteliği dikkate alındığında asgari ücretteki değişikliklerde usuli kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde bulunup, aynı davada ve yargılamanın her aşamasında hâkim tarafından re’sen gözetilmesi gerekir.

Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, zararlandırıcı sigorta olayına uğrayan sigortalının yada hak sahiplerinin gerçek zararlarının hesaplanmasında hükme en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması gerekeceğinden, bu gerekçeler ile doğru bulunan yerel mahkeme direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ: Davalılar Cemil M… ve M… Kardeşler Limited Şirketinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ) ve temyiz ilam harcının temyiz edenlerden alınmasına, 28.1.2004 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI:

Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler nedeni ile oluşan Sosyal Sigortalar Kurumu zararının rücuan tazmini istemine yönelik olup, yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.

Özel Daire ile yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık bozma kararından önce tazminat hesabına esas tutulan asgari ücret bozma dışında kalmışsa, bozmadan sonra yürürlüğe giren asgari ücret artışları tazminat hesabında gözetilmesi gerekip gerekmeyeceği noktasındadır.

Özel Daire 12.7.2000 tarihli ilk bozma kararında Kurumun rücu alacağının tavanını belirleyen hesap raporuna yönelik herhangi bir bozma nedeni öngörülmemiştir. Bozma kararı tamamen kusura yönelik olup tarafların kusura yönelik temyiz itirazları kabul edilmiştir. Bu nedenle tavan hesap raporu kesinleşmiş ve davalı lehine usuli müktesep hak durumu oluşmuştur. Yerel Mahkemenin bozma kararından sonra yapacağı iş, davalıların yeniden saptanan kusur paylarını ilk hesap raporundaki maddi zarar miktarlarına uygulamaktan ibarettir. Bozmadan sonra değişen asgari ücretlere göre yeniden tavan hesabı yapılamaz. Asgari ücret kamu düzeni ile ilgili ise de usuli müktesep hakta kamu düzeni ile ilgilidir. Asgari ücretlerdeki artışlar dikkate alınıp yeniden hesap raporu alındığında tazminat miktarı yükseleceğinden bu husus davacı Kurumun yararına davalı işverenin aleyhine olacaktır ve davalı işverenin usuli müktesep hakkı ihlal edilmiş olacaktır.

Öte yandan maddi tazminat bir takım faraziyelere göre hesaplanan miktardır. Bu miktarın birde bozma dışında kalan asgari ücret artışlarıyla yükseltilmesi işverenlerin sorumluluklarını daha da ağırlaştıracaktır.

Bu nedenle tavan hesabı bozma kararı dışında tutulduğuna göre bu yön taraflar bakımından usuli kazanılmış hak durumunu oluşturur. Bozmadan sonra yürürlüğe giren asgari ücretlerdeki artışlar tazminat hesabında dikkate alınamaz.

Açıklanan nedenlerle Onuncu Hukuk Dairesinin bozma kararı doğru olup, Sayın çoğunluğun onama görüşüne katılamıyoruz.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment