İTİRAZIN İPTALİ- FAİZE FAİZ YÜRÜTÜLMESİ – HESAP KAT İHTARI
T.C
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
2017/896 E. , 2021/1405 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalanarak davalı şirkete kredi kullandırıldığını, kredi alacağının ödenmemesi üzerine icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile asıl alacağın %40’ı oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; icra takibinde 570.141,92TL’nin talep edildiğini, ancak asıl alacak olarak 275.116,26TL belirlenerek bu miktar üzerinden %60 oranında faiz talep edildiğini, bu durumun Kanuna aykırı olduğunu, alacak içerisinde faiz bulunduğu için faize faiz yürütüldüğünü, ayrıca alacağa ilişkin 600.000TL bedelli ipotek verildiğini, rehinle temin edilen alacakla ilgili ilamsız icra takibi yapılamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.03.2014 tarihli ve 2013/207 E., 2014/91 K. sayılı kararı ile; davalı adresini değiştirmediğine göre davacının ihtarnameyi usulüne uygun tebliğ ettirmesi gerektiği, davalı borçlu şirketin takip tarihinden önce usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmediği, davacı banka alacağından ipotek bedelinin mahsup edildiği, buna göre takip tarihi itibari ile banka alacağının 124.764,88TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının 124.764,88TL asıl alacak üzerinden iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 18.02.2015 tarihli ve 2014/19097 E., 2015/2173 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi kullandırıldığını, kredi geri ödemelerin aksaması üzerine hesabın kat edilerek noter kanalı ile borçlulara tebliğ edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, icra takibine itiraz dilekçesindeki hususların aynen tekrar edildiğini, takibin faize faiz işletilecek şekilde yapıldığını, alacağın ipotekle teminat altına alındığını belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı borçlu şirketin takip tarihinden önce usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmediği, davacı banka alacağından ipotek bedelinin mahsup edildiği, buna göre takip tarihi itibari ile banka alacağının 124.764,88 TL olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalının takibe vaki itirazının 124.764,88 TL asıl alacak üzerinden iptaline, fazlaya ait istemin reddine ve icra inkar tazminatına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı yanca davalı asıl borçlunun takipten önce usulüne uygun olarak temerrüde düşürüldüğü iddia edilmiştir. Nitekim davacı banka vekilinin temyizi de bu yöndendir.
İİK.nun 68/b maddesi “Borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir. Mahkemece, açıklanan iddia ve savunma karşısında, İİK.nun 68/b maddesi üzerinde yeterince durulup, maddede belirtilen hususların yerine getirilip getirilmediği araştırılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.09.2015 tarihli ve 2015/747 E., 2015/768 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararında, davalıya gönderilen ihtarnamenin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 68/b maddesine göre değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiği, İİK’nın 68/b maddesinde; borçlunun sözleşmedeki adresini değiştirdiğinde yeni adresini noter kanalı ile bankaya bildirmesi hâlinde geçerli olacağı aksi takdirde eski adrese yapılan tebligatın usulüne uygun olacağının belirtildiği, bu maddede adres değişikliğinin alacaklıya noter kanalı ile bildirilmemesinin sonucunun düzenlendiği, eldeki davada ise borçlu tarafından adres değişikliği yapılmadığı, dolayısıyla noter vasıtası ile bir bildirim yapılmasına da gerek olmadığı, bu durumda borçlu adres değişikliğini bildirmediğinde eski adrese çıkarılan tebligat geçerli olacağına, normal adrese gönderilen ancak usulsüz tebligat nedeni ile geçersiz olan tebligatın geçerli sayılıp sayılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde ise, borçlunun adres değişikliği olmadığında İİK’nın 68/b maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, bu durumda alacaklı bankanın borçlu tarafından kendisine bildirilmiş olan sözleşmedeki adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na (TK) göre usulüne uygun tebliğ yaptırması gerektiği, TK’nın 12 ve 13. maddesine göre hükmü şahıslara yapılacak tebligatın selahiyetli mümessiline veya birden fazla ise bunlardan birine veya ticari mümessiline yapılacağı bunlardan birinin hazır olmadığı veya tebliğ olunamayacak durumda olduğu takdirde hazır bulunan memur veya müstahdeme yapılacağının belirtildiği, eldeki davada ihtarnamenin davalı şirket çalışanı (muhasebecisi) olan İsmail Bülbül’e tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/568 E. sayılı dosyasında verilen kesinleşmiş kararda ise, davalı şirketin İsmail Bülbül isimli çalışanı olmadığından tebligatın geçersiz olduğunun belirtildiği, bu karar kesinleşmekle tebliğ yapılan İsmail Bülbül’ün davalı çalışanı olmadığının anlaşıldığı, bu durumda tebligatın davalı şirket çalışanına yapılmadığı, İİK’nın 68/b maddesindeki düzenlemenin adres değişikliğini bildirmeyen borçlu için getirilmiş bir yaptırım olduğu, adres değişikliği yapmayan borçlu için bu hükmün uygulanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı banka tarafından davalı borçlunun usulüne uygun temerrüde düşürülüp düşürülmediği, mahkemece İİK’nın 68/b maddesi dikkate alınarak değerlendirme yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
14. Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukukî olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
15. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dâhi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
16. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince, yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk kararda, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 40. maddesi değerlendirilerek davalının usulüne uygun temerrüde düşürülmediğinin belirtildiği, kararın davacı banka tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, 2004 sayılı İİK’nın 68/b maddesi üzerinde yeterince durulup maddede belirtilen hususların yerine getirilip getirilmediği araştırılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verildiği, mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada, İİK’nın 68/b maddesi değerlendirilerek davalı borçlunun usulüne uygun temerrüde düşürülmediği belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
17. Açıklanan bu maddi ve hukukî olgulara göre, bozma sonrası yapılan yargılamada mahkemece Özel Dairenin bozma kararında da işaret edilen İİK’nın 68/b maddesi değerlendirilmek suretiyle, borçlunun adres değişikliği olmadığında İİK’nın 68/b maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, davacı banka tarafından borçlunun kendisine bildirdiği sözleşmedeki adresine usulüne uygun tebliğ yaptırması gerektiği ancak davalıya yapılan tebligatın usulsüz olduğu, davalının icra takibinden önce temerrüde düşürülmediği belirtilmek suretiyle bozma kararının gereğini yerine getirecek şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
18. Görüldüğü üzere, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik bir gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
19. Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş, dolayısıyla Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mahkemece verilen ilk kararda da davalıya yapılan kat ihtarına ilişkin tebligatın usulsüz olduğu, borçlunun adresini değiştirmemesi nedeniyle bildirdiği adresine usulüne uygun tebliğ yapılması gerektiği ancak davalıya usulüne uygun tebliğ yapılmaması nedeniyle davalının takip tarihi itibariyle temerrüde düştüğü yönünde değerlendirme yapıldığı, bu nedenle direnme kararının yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olmadığı, ön sorun bulunmadığı yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
21. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
22. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.11.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Özel Daire bozma kararında; davacı yanca davalı asıl borçlunun takipten önce usulüne uygun olarak temerrüde düşürüldüğünün iddia edildiği, davacı banka vekilinin temyizinin de bu yönde olduğu, Mahkemece İİK.’nun 68/b maddesi üzerinde yeterince durulup, maddede belirtilen hususların yerine getirilip getirilmediği araştırılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği belirtilmiştir.
Bozma kararında üzerinde durulması gereğine değinilen 2004 sayılı İİK.’nun 68/b maddesi “Borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır” hükmünü içermektedir.
Görüldüğü gibi madde, hesap özetinin sözleşmede belirtilen adrese noter aracılığıyla gönderilme zorunluluğunu düzenlemekte, adres değişikliğinin hangi hâlde geçerli olacağı ve bu şekilde bildirim bulunmaması hâlinde eski adrese ulaştığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağını düzenlemektedir. Bozma kararında üzerinde durulması gerektiği belirtilen husus da bu kapsamda geçerli bir tebliğ bulunup bulunmadığı belirlenerek temerrüdün takip tarihinden önce gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanmasıdır.
Mahkemece direnmeye esas olan bozma öncesi verilen kararda; kredi borcundan dolayı Bursa 4. İcra Müdürlüğünün 2009/4246 Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle icra takibi yapıldığı, bu icra takibinden dolayı davalı tarafından Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/568 Esas sayılı dosyasında kat ihtarnamesinin tebliğ edildiği İsmail Bülbül’ün çalışanları olmadığı, bu sebeple tebligatın usulsüz olduğunun belirtildiği ve mahkemesince kat ihtarının ve icra emrinin usulsüz olduğu belirtilerek icra emrinin iptaline karar verildiği için kat ihtarnamesinin tebliğinin usulsüz olduğu anlaşılmakla davalının takip tarihine kadar temerrüde düşürülmemiş olduğunun anlaşıldığı, buna göre, bilirkişi tarafından takip tarihine kadar temerrüdün oluşmadığı şeklinde yapılan hesaplamanın dikkate alındığı belirtilmiştir.
Diğer yandan aynı hükmün gerekçesinde; ihtarnamenin sözleşmedeki adrese gönderildiği, sözleşmenin 40. maddesine göre adres değişikliği bildirilmediğinde, bu adrese yapılmış tebligatların geçerli sayılacağı, buna göre bu tebligatın geçerli olduğu ve kat ihtarnamesi tebliğinin yapılmış kabul edilmesi gerektiği bilirkişi raporunda belirtilmiş ise de sözleşmedeki 40. madde gereğince borçlular tarafından adres değişikliği bankaya bildirilmediği takdirde adres boşaltılmış olsa bile bu adrese yapılan tebligatın geçerli olacağı, davalı adres değiştirmediğine göre davacının ihtarnameyi usulüne uygun tebliğ etmesi gerektiği, bu sebeple bilirkişinin bu görüşüne katılınmadığı da açıklanmıştır.
Görüldüğü gibi mahkemenin ilk kararında İİK 68/b madde hükmünde düzenlenen husus tartışılarak bu kapsamda geçerli bir tebliğ bulunmadığı ve takip tarihinden önce temerrüdün gerçekleşmediği neden ve sonuçlarıyla açıklanmıştır. Bu kararda 68/b maddeden söz edilmese de tartışılan husus bu maddede düzenlenen hususla aynıdır. Kaldı ki mahkeme önceki kararında bu hususu sözleşmenin 40. maddesinden söz ederek tartışmış olup sözü edilen 40. maddede yer alan düzenleme de İİK 68/b de düzenlenen husustur. Durum böyle iken kararda 68/b maddeden söz edilmemesi, bu madde kapsamında bir değerlendirme ve inceleme yapılmadığı sonucunu ortaya çıkarmaz.
Mahkemece 68/b madde koşullarının ilk hükümde tartışılıp değerlendirdiği belirterek önceki hükümde direnilmiştir. Direnme kararında İİK 68/b madde hükmünden söz edilmesi ve bozmayı karşılayan ilave açıklamalara yer verilmesi eylemli uyma niteliğinde olmadığı gibi yeni bir gerekçeyle öncekinden farklı yeni bir hüküm verilmesi niteliğinde de değildir.
Bu durumda ön sorun bulunmadığı kabul edilerek temyiz incelemesi yapılması gerektiği görüşünde olduğumdan, İİK 68. madde hükümleri tartışılarak hüküm verildiği için yeni hüküm niteliğinde olmakla ön sorun bulunduğu ve temyiz incelemesinin özel dairece yapılması gerektiği yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.