KADASTRO ESNASINDA VERİLEN MUVAFAKAT BEYANI- MURİS MUVAZAASI- MAL KAÇIRMA-TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI,
T.C
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
ESAS:1992/2897
KARAR:1994/6380
TARİH:14.05.1994
İlgili Kanunlar:
BORÇLAR KANUNU md.18,
TAPU KANUNU md.26,
3402 SY. KADASTRO KANUNU md.13
TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI,
MURİS MUVAZAASI,
MUVAZAA,
MAL KAÇIRMA
Yanlar arasında görülen Tapu iptali ve Tescil davası sonunda yerel mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma isteğiyle temyiz edilmekle, duruşma isteği değer yönünden reddedilerek dosya incelendigereği görüşülüp düşünüldü:
Dava,B.K’nun 18. maddesinden kaynaklanan muvazaa hukuksal nedenine dayalı Tapu iptal ve Tescil isteğine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazlara ait davalı adına olan tapular asıl kayıt sahibi müşterek miras bırakanın Tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda verdiği ve imzası tahdında tapulama tutanağına alınan bu yerlerin davalı adına tesbitine muvafakat beyanı nedeniyle oluşmuştur.
Davacılar, murisin yaptığı bu tasarrufun bedelsiz olup kendilerinden mal kaçırmak amacına yönelik bulunduğunu, taşınmazların davalı üzerine geçirilmesinde satışın değil, bağışın üstün tutulduğunu, mülkiyetin devrinin muvazaa ile illetli olduğunu, bu itibarla geçersiz olduğundan asıl amaçlanan bağış sözleşmesinin de bu konuda açık bir beyan taşımadığı için biçim koşulundan yoksun olduğu cihetle geçersiz bulunduğunu ileri sürerek iptal istemişlerdir.
Gerçekten tapulu taşınmazlarda mülkiyeti nakleden akitlerin resmi biçimde yapılması M.K’nun 634.B.K’nun 2l3 ve Tapu kanununun 26.maddesi hükümleri gereğidir. Nevarki,gerek dava konusu taşınmazların tapulama tesbitlerinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 766 sayılı tapulama yasasının 32/B maddesinde, gerekse 9.Ekim 1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasasının 13/B. maddesinde bu kanunların genelde bir tasfiye yasası olmaları nedeniyle M.K’nun 634 ve M.K’nun 213. maddesinde mülkiyetin naklinde öngörülen buyurucu nitelikteki hükümlere ayrık bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre kayıt sahibinin tapulama sırasında Kadastro teknisyeni huzurunda taşınmazının zilyedi adına tesbit ve tesciline, muvafakatının bildirilmesi, mülkiyetin zilyed adına geçirilip, onun üzerine tesbitin yapılabilmesi için yeterli kabul edilmiştir. Eş anlatımla, kadastro teknisyeni huzurunda verilen muvafakat bildirimi, resmi memur önünde serbest irade ile belirtilen tescil isteme beyanı olarak görülmüştür. Kayıt sahibinin zilyed adına tesbite muvafakat beyanının haricen satış gibi yada başka bir nedene dayanılarak ileri sürülmüş olması da bu kabulde sonuca etkili değildir. Öte yandan, çekişmeli taşınmazlardan 37 ve 111 parsellerin öncesi tapusuzdur.
Tapusuz taşınmazlar üzerindeki zilyedlikten ibaret hakkın devrine ilişkin sözleşmeler ise, hiç bir şekil şartına bağlı olmadığından geçerlidir. Teslim ile mülkiyet alıcısına geçer. Hal böyle olunca, Mahkemece çekişmeli taşınmazlara ait davalı üzerine oluşan sicillerin dayanağı bağış akdinin gerekli biçim koşulunu da taşıdığı cihetle geçerli bulunduğu bu yerlerdeki mülkiyetin davalıya geçtiği gözetilerek davanın reddi gerekirken muvazaanın varlığından söz edilerek, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, kabule göre de davalı üzerinde kayıtlı olmayan 63 parsele ilişkin iptal kararı verilmesi de isabetsizdir.
SONUÇ: Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K’nun 428ci maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 14.5.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.