KADININ MALİ DURUMUNUN İYİ OLMASININ ERKEK YARARINA TEDBİR NAFAKASI TAYİNİNİ HAKLI KILMAYACAĞI- ALEYHE VERİLEN HÜKME KARŞI TEMYİZ İSTEMİNDE BULUNMAMA- USULİ KAZANILMIŞ HAK-
T.C
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
2020/3841 E. , 2020/6743 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından, erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 22.12.2020 günü temyiz eden davacı-davalı … Asal vekili Av. … ve karşı taraf davalı-davacı … vekili Av. … geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Taraflarca TMK’nın 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davası açılmış, tarafların gösterdiği deliller toplanmak suretiyle mahalli mahkemece 12.12.2013 Tarih ve 2012/860 esas, 2013/884 karar sayılı kararla; davacı-davalı kadının, erkeğin rahatsızlığına ve tarafların geçici olarak yaşadıkları ekonomik sıkıntıya rağmen eşinden Kuşadasına giderek orada yaşamasını istediği, davalı-davacı erkeğin ise eşini tehdit ettiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilerek, her iki boşanma davasının da kabulüne karar verilmiştir. Bu karar, davacı-davalı kadının temyizi üzerine Dairemizin 22.09.2014 tarih ve 2014/6826 esas, 2014/18019 karar sayılı ilamıyla; “Toplanan delillerden erkeğin eşini öldürmekle tehdit ettiği, eşine hakaret ettiğinin sabit olduğu, kadının kusurlu davranışının ispat edilemediği, erkeğin davasının reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğu, davalı-davacı erkeğin emekli olduğu, sürekli ve düzenli geliri bulunduğu, ayrıca kira gelirinin mevcut olduğu, bu nedenle erkek yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin hatalı olduğu” belirtilerek bozulmuştur. Dairemizin yukarıda belirtilen bozma ilamına karşı mahalli mahkemece verilen ve direnme olarak adlandırılan 26.02.2015 tarih ve 2015/21 esas, 2015/156 karar sayılı ikinci kararla, önceki kararda direnilmesine, davacı-davalı kadının, erkeğin rahatsızlığına ve tarafların geçici olarak yaşadıkları ekonomik sıkıntıya rağmen eşinden Kuşadasına giderek orada yaşamasını istediği ve aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks denebilecek harcamalar yaptığı, davalı-davacı erkeğin ise eşini tehdit etiği, eşine hakaret ettiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğuna karar verilmiştir. Mahalli mahkemece verilen bu kararın davalı-davacı kadın tarafından, erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyizi üzerine Yargıtay HGK’nın 16.01.2020 tarih ve 2017/2-2284 esas, 2020/19 karar sayılı kararıyla; direnme olarak adlandırılan kararda önceki gerekçeden farklı olarak davacı-davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks sayılabilecek harcamalar yapma ve davalı-davacı erkeğe ise eşine hakaret etme vakıalarının kusur olarak yüklendiği, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı ve önceki kararın gerekçesinin kusur yönünden değiştirildiğinden yeni hüküm niteliğinde olduğu belirtilerek, bu yeni hükme karşı temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir. Mahkemece verilen ikinci kararda, davacı-davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks sayılabilecek harcamalar yapma vakıası kusur olarak yüklenilmişse de; ilk kararda bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenmediği ve kararın erkek tarafından temyiz edilmemesi sebebi ile ilk hükümdeki kusurlar yönünden davacı-davalı kadın yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple usulü kazanılmış hakka aykırı şekilde davacı-davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks harcamalar yapma vakıasının kusur olarak yüklenilmesinin doğru bulunmadığı, Dairemizin bozma kararında da belirtildiği gibi davalı-davacı erkeğin eşini öldürmekle tehdit ettiği, “Dinine imanına” diyerek sinkaflı küfürler ettiği, anlaşılmaktadır. Davacı-davalı kadından kaynaklanan evlilik birliğini sarsıcı nitelikle kusurlu bir davranış ispatlanamamıştır. Bu durumda erkek tarafından açılan boşanma davasının reddi gerekirken, yasaya uygun olmayan gerekçe ile kabulü doğru bulunmamıştır.
2-Dairemizin 22.09.2014 tarih ve 2014/6826 esas, 2014/18019 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi davalı-davacı erkeğin emekli olup sürekli ve düzenli gelirinin bulunduğu, ayrıca kira gelirinin de mevcut olduğu anlaşılmaktadır. TMK’nın 169. maddesi gereğince erkek lehine “geçimi” için geçici tedbir alınmasını gerektirici bir sebep bulunmamaktadır. Kadının mali durumunun iyi olmasının erkek yararına tedbir nafakası tayinini haklı kılmaz. Bu husus dikkate alınmadan erkek yararına tedbir nafakası tayin ve takdiri doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.) ve (2.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 1. bentteki bozma sebebine göre tazminat ve yoksulluk nafakası talepleri hakkında yeniden hüküm kurulması gerekeceğinden, kadının tazminat ve yoksulluk nafakası talebi ile erkek lehine toptan hüküm altına alınan yoksulluk nafakasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 3.050 TL vekalet ücretinin Yunus’dan alınıp Ayten’e verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.15.12.2020 (Salı)