selimhartavi.com

MİRASÇIDAN MAL KAÇIRMA OLAĞANÜSTÜ BAKIM VE GÖZETİM İHTİYACI OLMAYAN MURİSİN SATIŞ SURETİYLE TEMLİK ETTİĞİ TAŞINMAZLAR MUVAZAALI OLUP İPTALE TABİ OLDUĞU

T.C
YARGITAY

1. Hukuk Dairesi

2021/387 E. , 2021/6220 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf etmesi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, muvazaanın ispat edilemediği gerekçesiyle, 6100 sayılı …nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine ilişkin olarak yeniden verilen karar, davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … Hakkır’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan Ayşe’nin 881 ve 986 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu davalıya mal kaçırma kastıyla muvazaalı olarak satış suretiyle devrettiğini, davalının alım gücünün ve mirasbırakanın satmaya ihtiyacının olmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adlarına tescilini istemişlerdir.

Davalı, mirasbırakan annesine hastalığı süresince kendisinin baktığını ve mirasbırakan annelerinin talebiyle taşınmazları satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, muris muvazaası olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf etmesi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, tanık beyanlarından dava konusu taşınmazların hastalığı sürece mirasbırakan annesi ile ilgilenen davalı tarafından satın alındığı, muvazaanın ispat edilemediği gerekçesiyle, 6100 sayılı …nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davalının istinaf talebi kabul edilerek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp davanın reddine ilişkin yeniden karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’in 02/10/2015 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları olan davacı …, Arife, davalı … ve dava dışı …’yi bıraktığı, mirasbırakan Ayşe’nin çekişme konusu 881 ve 986 parsel sayılı taşınmazlarda bulunan 5/20 hissesini 19.12.2012 tarihinde aynı akitle davalı …’a satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan ilkeler ve özetlenen dosya kapsamından çekişme konusu taşınmazların mirasbırakanın tüm malvarlığını teşkil ettiği, tanık …’in beyanı incelendiğinde yapılan satış işleminden menfaat elde ettiğinin anlaşıldığı, dolayısıyla mirasçı tanık …’in beyanına itibar edilemeyeceği, her ne kadar davalının annesine baktığından bahsedilmiş ise de; davalı eşinin 29.01.2015 tarihinden itibaren bakım ücreti almaya başladığı, olağanüstü bir bakım ve gözetime ihtiyacı olmayan mirasbırakana bakılmasının ahlaki görev kapsamında bulunduğu, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazlardaki paylarını mal kaçırma kastıyla muvazaalı olarak devrettiği sonucuna varılmaktadır. .

Hâl böyle olunca, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

Davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi gereğince Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edenlere iadesine, 01/11/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment