SIRA CETVELİNE İTİRAZ YOLUYLA DİĞER ALACAKLILARIN ÖDEME EMRİNİN USULSÜZ TEBLİĞ EDİLDİĞİNİ İLERİ SÜRME HAKKI BULUNMAMAKTADIR.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas: 1997/19-842
Karar: 1997/1065
Karar Tarihi: 17.12.1997
Dava: Taraflar arasındaki “sıra cetveline itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 1. İcra Tetkik Merciince davanın reddine dair verilen 26.11.1996 gün ve 1996/1083-1008 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 15.5.1997 gün ve 1997/3091-4989 sayılı ilâmı:
(… Davacı vekili, borçluya ait menkul malların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde satış bedelinin garameten paylaştırılmasına karar verildiğini, sıra cetvelinin Usul ve Yasa’ya aykırı olduğunu, müvekkilinin, 1. sırada yer alması gerektiğini, borçluya ödeme emri tebliği usulsüz olduğundan davalının takibinin kesinleşmediğini, bu nedenle garameten pay alamayacağını ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mercii Hakimliğince ödeme emrinin tebliğinin usulsüzlüğünü takip borçlusu dışında bir kimsenin talep edemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı alacaklı, sıra cetvelinde haciz tarihine göre pay ayrılan davalı alacaklının takip dosyasından borçluya ödeme emri tebliğinin Tebligat Kanununa aykırı olduğunu, takip kesinleşmeden konulan haczin geçersiz olduğunu, bu nedenle pay ayrılmaması gerektiğini ileri sürmüştür. Davacının, davalının takip dosyasındaki işlemlerden dolayı takibinin tarafı olmadığından kural olarak şikayet ve itiraz hakkı bulunmamaktadır. Ancak sıra cetveli düzenlendikten sonra bu dosyadan takip hukuku hükümlerine aykırı işlemlerden dolayı şikayet ve itiraz hakkı vardır. Davalının takip dosyasından çıkarılan ödeme emri borçluya Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca tebliğ edilmiştir. Anılan yasa hükmüne göre yapılacak tebligatta, tebligat evrakının maddece gösterilen görevlilere teslim edilmesiyle birlikte, tesellüme dair ihbarnamenin muhatabın binasının kapısına yapıştırılması ve keyfiyetin en yakın komşularından birine haber verilmesi gerekmektedir. Borçluya yapılan tebligatta ihbarnamenin muhatabının kapısına yapıştırıldığına dair bir meşruhat bulunmadığından ödeme emri tebliği geçerli değildir. Alacaklı Vatan Otomotiv A.Ş.nin takibi kesinleşmemiştir. Davacı alacaklının 1.10.1996 tarihinde uyguladığı ihtiyati haciz 4.10.1996 tarihinde ödeme emri tebliğ ile itiraz süresi sonunda kesin hacze dönüştüğünden, davalı alacaklının 3.10.1996 tarihinde uyguladığı ihtiyati haciz kesin hacze dönüşmediğinden, satış bedeli İİK.nun 268. Maddesi uyarınca garameten paylaştırılamaz. İhtiyati haczi ve kesin haczi önce olan davacı alacaklıya öncelik tanınması gerekir. Mercii hakimliğince bu yönler gözetilerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle şikayetin reddedilmesinde isabet görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, hukuksal nitelikçe sıra cetveline itirazdır.
Davacı vekili borçluya ait menkul malların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde satış bedelinin garameten paylaştırılmasına karar verildiğini, davalının borçlu aleyhine giriştiği icra takibinin, borçluya yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüz olması nedeniyle kesinleşmediğinin ve müvekkilinin birinci sırada yer alması gerektiğinden sıra cetvelinin yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Tetkik mercii ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğünün takip borçlusu dışında bir kimsenin ileri süremeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar vermiştir.
Sıra cetveli düzenlendikten sonra hakkı ihlal olunanların diğer alacaklıların yaptıkları takiplerle ilgili, takip hukukuna aykırı işlemlerden dolayı şikayet ve itiraz hakları vardır. Ancak davalı alacaklının giriştiği takip sırasında yapılan ödeme emrini borçlunun öğrendiği bu dosyada yapılan mal beyanı ve muvafakat ile bellidir. Yapılan ödeme emri tebliği Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine uygun değilse de aynı yasanın 32. maddesi usulüne aykırı yapılmış tebligatın muhatapça öğrenilmesi halinde geçerli olduğunu öngörmüştür. Somut olayda usulsüz tebligat, 4.10.1996 tarihinde yapılmış ve tebligatı öğrenen borçlu usulsüzlük konusunda bir şikayet ve itirazda bulunmamıştır. O nedenle buna bağlı olarak bu tebligatın usulsüzlüğü takibin tarafı olmayan diğer alacaklı davacı tarafından ileri sürülemez. Bu itibarla davalı giriştiği takibin kesinleşme tarihi ile aynı güne geldiğinden icra müdürlüğünce satış bedelinin taraflara garameten paylaştırılması yolundaki işlemi yasaya uygundur.
Bu nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 17.12.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davalı alacaklı tarafından yapılan takipte ödeme emrine ilişkin tebligat evrakının, borçlu adreste bulunmadığından Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince mahalle muhtarına bırakıldığı ancak tebliğ mazbatasında, tebliğ evrakının muhtara bırakıldığına ilişkin ihbarnamenin muhatabın kapısına yapıştırıldığına dair meşruhat bulunmadığından, tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21 ve tüzüğün 28. maddesine göre usulüne uygun yapılmadığı hususunda uyuşmazlık yoktur.
Yerel mahkeme ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, sıra cetveline kayıtlı bir alacaklının (davacının) diğer alacaklının (davalının) yaptığı takipte ödeme emrinin borçluya usulsüz tebliğ edildiğini ileri sürerek şikayet yoluyla sıra cetveline itiraz edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
İcra Hukukunda, kural olarak, şikayet hakkı takibin taraflarına aittir. Ancak İİK.nun 142. maddesinin son fıkrası hükmüyle bu kurala bir istisna getirilmiştir. İİK’nun 142. maddesinin son fıkrası aynen “Ancak itiraz alacağın esas ve miktarına taalluk etmeyip yalnız sıraya dairse şikayet yoluyla tetkik merciine arz olunur”, hükmü yer almaktadır. Başka bir anlatımla, satış bedeli borçları ödemeye yetmez ve sıra cetveli düzenlenirse, alacaklılar, diğer alacaklıların icra dosyalarındaki takip hukukuna aykırı işlemlerin kendi sırasına etkili olduğunu ileri sürerek sıra cetveline itiraz edebilir.
Ödeme emrinin tebliği; takibin kesinleşmesi, haciz hakkının doğup doğmadığı ve sonuç olarak satış bedelinin paylaştırılmasına dair sıra cetvelinin düzenlenmesiyle doğrudan ilgili olduğundan, davacı alacaklının tebligatın yasaya uygun bulunmadığını, yani usulsüzlüğünü ileri sürerek sır cetveline karşı itirazı mümkündür.
Yargıtay’ın süregelen uygulaması da bu yöndedir.
Somut olayda davacı alacaklının 1.10.1996 tarihinde uyguladığı ihtiyati haciz 4.10.1996 tarihinde ödeme emrinin tebliği ve kambiyo yoluyla takip için öngörülen 5 günlük yasal itiraz süresi sonunda 9.10.1996 kesin hacze dönüşmüş, ancak davalı alacaklının 3.10.1996 tarihinde uyguladığı ihtiyati haciz, ödeme emri tebligatındaki usulsüzlük nedeniyle anılan tarihte henüz kesin hacze dönüşmemiştir.
Öte yandan borçlunun usulsüz tebligatın yapıldığı 4.10.1996 tarihinde ödem emrine ıttıla kespettiğine ilişkin dosyada hiç bir bilgi ve belgede yoktur. Bu durumda Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince borçlunun ödeme emrini tebligat tarihinde öğrendiğinin ve bu nedenle tebligatın geçerli olduğunun kabulü de olanaksızdır.
Sonuç olarak, ihtiyati haczi ve kesin haczi önce olan davacının alacağını öncelikle alması gerektiğinden, satış bedelinin İİK.nun 268. maddesi gereğince garameten paylaştırılmasına ilişkin sıra cetveli doğru olmadığı için, yerel mahkeme kararının bozulması düşüncesindeyim. Bu nedenle sayın çoğunluğun aksine görüşüne katılamıyorum.