selimhartavi.com

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI -EVDE İZOLASYON TEDBİRİNE UYMAMA – İDARİ PARA CEZASININ İPTALİ

T.C.
ŞEBİNKARAHİSAR
SULH CEZA HÂKİMLİĞİ
DEĞİŞİK İŞ KARAR
DEĞİŞİK İŞ NO : 2020/694 D.İş

HAKİM : ÖMER FARUK BAĞLI 189624
KATİP : SEFA ÖCER 185178

İTİRAZ EDEN : Y.Ş.
KARARINA İTİRAZ EDİLEN : ŞEBİNKARAHİSAR İLÇE JANDARMA KOMUTANLIĞI, İlçe Jandarma Trafik Tim Komutanlığı Şebinkarahisar/ GİRESUN

İTİRAZIN KONUSU : İdari yaptırım kararı
İTİRAZ TARİHİ : 06/10/2020

Muteriz Y. Ş.’in Hakimliğimize vermiş olduğu 06/10/2020 havale tarihli dilekçesiyle tarafına idari para ceza tutanağı düzenlendiğini bildirerek itiraz etmiştir.

İtirazın müddeti içinde yapıldığı ve cezanın yazılış biçimine göre itirazın mümkün olduğu anlaşılmakla;
İtiraz dilekçesi ve ekleri incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

İtiraz eden Y. Ş.’in 06/10/2020 havale tarihli dilekçesinde özetle; Şebinkarahisar Kaymakamlığı İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal etmekten tarafına verilen idari yaptırım kararının kaldırılmasını mağduriyetinin giderilmesini arz ve talep etmiştir.

Şebinkarahisar İlçe Jandarma Komutanlığının 14/10/2020 havale tarihli yazısı ile ; İlgili Trafik İdari Para Cezası Kararına yapılan itiraza ait dilekçede belirtilen hususlara karşı beyanlar ile tüm bilgi, belge ile yapılan işlemlerin Hakimliğimize gönderildiği görülmüştür.

Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerden itiraza konu İdari Yaptırım Karar Tutanağına süresi dahilinde itiraz edildiği ve Hakimliğimizin itirazı incelemede görevli ve yetkili olduğu anlaşılmıştır.

Dosya üzerinden karar verilmesinin mümkün olduğu anlaşılmış ve duruşma açılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

İtiraz edenin dilekçesi, Şebinkarahisar İlçe Jandarma Komutanlığının cevabi yazıları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;Olağan dönemlerde temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 13’üncü maddesi; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” şeklindedir.

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27’nci maddesi; Umumi hıfzıssıhha meclisleri mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar. Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler”. şeklindedir.

Aynı Kanunun 57’nci maddesi; “Kolera, veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi – paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı) – bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimağii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummai nifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması hastalıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak’ayı haber vermeğe mecburdurlar. Kudurmuş veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı da mecburidir.” şeklindedir.

Yine aynı Kanunun 72’nci maddesi; “57 nci maddede zikredilen hastalıklardan biri zuhur ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler tatbik olunur:
1-Hasta olanların veya hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin fennen icap eden müddet zarfında ve sıhhat memurlarınca hanelerinde veya sıhhi ve fenni şartları haiz mahallerde tecrit ve müşahede altına vaz’ı.
2-Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbikı.
3-Eşhas, eşya, elbise, çamaşır ve binaların ve fennen intana maruz olduğu tebeyyün eden sair bilcümle mevaddın fenni tathiri.
4-Hastalık neşreden haşarat ve hayvanatın itlafı.
5-Memleket dahilinde seyahat eden eşhasın icap eden mahallerde muayenesi ve eşyalarının tathiri.
6-Hastalığın sirayet ve intişarına sebebiyet veren gıda maddelerinin sarf ve istihlakinin men’i.
7-Dahilinde sari ve salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi”

Görüldüğü üzere kanun metninde sayılan hastalıklar sınırlı olarak sayılmıştır. Keza Anayasa Mahkemesi de zorunlu aşı uygulamaları çerçevesinde yapılan bireysel başvurularda kanunda yer alan hastalıkların tahdidi olarak sayıldığı görüşündedir. (Örnek olsun: Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, 2013/1789, 11.11.2015, § 71) Ancak Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 64’üncü maddesi: “57 nci maddede zikredilenlerden başka her hangi bir hastalık istilai şekil aldığı veya böyle bir tehlike baş gösterdiği takdirde o hastalığın veya her hangi bir hastalık şeklinin memleketin her tarafında veya bir kısmında ihbarı mecburi olduğunu neşrü ilâna ve o hastalığa karşı bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır.” şeklinde olup Sağlık Bakanlığı’na maddede sayılan hastalıklar dışında bir hastalığın istilai şekil alması halinde kanunda belirtilen önlemlerin alınması yetkisinin verildiği görülmektedir. Burada üzerinde durulması gereken hususlardan biri de kanunun idareye hangi yetkileri verdiğinin belirlenmesidir. Zira temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması noktasında Anayasa Mahkemesinin ısrarla vurguladığı gibi, “(…) temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik yapılacak kanuni düzenlemelerde kanun koyucunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirledikten sonra diğer ayrıntıların düzenleyici işlemler ile belirlenebileceği kabul edilmiştir. Aksi bir durum temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin Anayasa’nın 13. maddesi hükmüne de aykırılık oluşturacaktır. (Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, 2016/7628, 27.02.2020) O halde; idarenin kanunun 72’inci maddesi uyarınca alabileceği önlemler;
hastalar, hasta olduğundan şüphe edilenler ile hastalığı yayanların tecrit edilmesi,
bunlara serum ve aşı uygulanması,
hastalığı yayan hayvanların itlafı,
hastalığa yol açan yahut hastalığı bulaştıran gıdalara ilişkin sınırlamalar getirilmesi,
memleket dahilinde seyahat edenlerin muayenesi ve hastalık sebebiyle belirli yerlerin boşaltılması tecrit ve tedaviye özgü niteliğe sahip özel yeri bulunmayan okul, fabrika ve imalathane gibi insanların kalabalık olarak toplandığı yerlerde bulaşıcı hastalığa sahip kimselerin girişinin engellenmesi (md 74),
daha önce kendisinde var olan bulaşıcı ve salgın hastalığı etrafında bulunanlara bulaştırmış olduğu kesin olan kimselerin geçici olarak bu durum izale edilene kadar mesleklerini yapmaktan men edilmeleri (md 76),
bulaşıcı ve salgın hastalığın yayıldığı yerlerde, Sağlık Bakanlığı’nın onayıyla; o ilde, bütün toplantıların yasaklanabileceği ve ayrıca hastalıklı yahut hastalık şüphesi olan yahut bulaşmasına vesile olabilecek kişilerin ve eşyaların dezenfekte edilmeden dolaşmalarının yasaklanacağından (md 77) bahsedilmektedir. (Volkan Arslan, COVID-19 Salgını Sebebiyle Uygulanan Sokağa Çıkma Kısıtlamalarının 1982 Anayasası’na Uygunluğu, İstanbul Hukuk Mecmuası, 78 (2) syf. 827 ve Seyit Rasim Doru, COVID-19 (Koronavirüs) Salgını Sürecinde Yapılan Idari Muamelelerin Hukuka Uygunluğu ve Idarenin Sorumluluğu Meselesi. İstanbul Hukuk Mecmuası, 78 (2) syf. 779 )
Son olarak aynı kanunun 282’nci maddesi; “Bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde, ikiyüzelli Türk lirasından bin Türk parasına kadar idari para cezası verilir.” şeklindedir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun emre aykırı davranış başlıklı 32’nci maddesine göre, “yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir.”
Hukuk devletinde, bireylerin belirli bir zaman diliminde hangi fiillerin suç olarak tanımlandığı ve hangi cezai yaptırımlara bağlandığını bilip öngörebilmeleri, bir başka ifadeyle ceza hukuku kurallarının öngörülebilir ve erişilebilir olması şarttır. Bu nedenle, kişinin işlediği fiilden sorumlu tutulabilmesi için, hangi fiillerin suç olduğunun kanunlarda açıkça gösterilmesi gereklidir. (AYM, E.1991/18,K.1992/20, K.T. 31.3.1992). Ceza yaptırımına bağlanan fiilin kanunda açık bir şekilde düzenlenmesi şartı, suç ve cezalara dair düzenlemelerin şeklî bakımdan kanun biçiminde çıkarılmasının yeterli olmadığı, bunların içerik bakımından da belli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerektiğini ifade etmektedir. Bu açıdan kanun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanun, muhtemel etki ve sonuçlarına dair yeterli derecede öngörülebilir olmalıdır.” (AYM, E.2011/62,K.2012/2, K.T. 12.1.2012).
Kabahatler Kanunu’nun “Kanunilik İlkesi” başlıklı 4. Maddesinde, hangi fiillerin kabahat oluşturduğu kanunda açıkça tanımlanabileceği gibi; kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriğinin, idarenin genel ve düzenleyici işlemleriyle de doldurulabileceği, kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarının ancak kanunla belirlenebileceği kurala bağlanmıştır. İdarî yaptırımlar konusunda genel kanun niteliğini haiz Kabahatler Kanunu, hangi fiillerin kabahat oluşturduğuna yönelik kanunda bir çerçeve hükme yer verilmesi halinde idareye kısmi takdir yetkisi tanımakta, ancak yaptırımın türü, süresi ve miktarı bakımından mutlak olarak kanunilik ilkesini benimsemiş bulunmaktadır. (Danıştay 13. Daire Esas No : 2014/2632, Karar No : 2014/2856)
Öte yandan Kabahatler Kanunu’nun 32’nci maddesi uyarınca idari para cezası verilmesinin başat koşulu verilen emrin “hukuka uygun olması”dır.
Bu açıklamalar ışığında, idare tarafından kanunun belirlediği sınır ve alan dahilinde idari para cezası yaptırımına bağlanan eylemlerin ayrıntıları ile ilgili düzenleme yapılabilmesinin kanunilik ilkesine aykırı olmadığı değerlendirilmekte, buna rağmen idarenin kanunun verdiği yetkiyi geniş yorumlayarak başkaca kabahat ihdas etmesi ve bunu yaptırıma bağlaması hukuka aykırı olmaktadır. Binaenaleyh, idarenin 1593 sayılı Kanunun verdiği ve yukarıda sayılan önlemler haricinde, özellikle hastalığı yayan veya yayma riski taşıdığı belirlenen kişiler (pozitif veya pozitif temaslılar) haricinde kalanlara yönelik idari para cezaları da kanuni dayanaktan yoksun kalmaktadır. Anayasa Mahkemesi de hak ihlali başvurularında sınırlamanın kanunla düzenlenmemiş olması durumunda Anayasa’nın 13’üncü maddesine yer alan diğer kriterlere bakmaksızın ihlal tespit etmektedir. (Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, 2014/256, 25.06.2014, § 79.) Zira demokratik hukuk düzeninde kanunla belirlenmemiş bir sınırlama Anayasa’nın 13’üncü maddesinde yer alan diğer koşulları taşısa dahi organik yönden hakkın özüne müdahaledir. Bu nedenle kanuni olmayan bir kısıtın yüklendiği amaç ne kadar önemli olursa olsun, kanunilik ilkesinin sağladığı koruma ve kamusal yarardan daha üstün olamayacaktır.
Somut olayda, itiraz edenle ilgili 01/04/2020 tarihli tutanakta, kabahatlinin il dışından geldiği için zorunlu izolasyon tedbirlerine beyan ettiği adresi terk etmek suretiyle uymadığı tespit edilerek kendisine 18/09/2020 tarihinde Şebinkarahisar Kaymakamlığı’nca 392-TL idari para cezası kesilmiştir. Muterizin hastalığı taşıyan veya yayma riski bulunan kişiler arasında olduğuna dair bir belirleme yapılmadığına göre 1593 sayılı Kanunun 283’üncü maddesinin uygulama alanı bulunmadığından bu madde uyarınca ceza verilmemesi isabetli olmakla beraber 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun emre aykırı davranış başlıklı 32’nci maddesine göre kabahatliye yaptırım uygulanması öncelikle verilen emrin hukuka uygun olması şartına bağlıdır. Söz konusu evde izolasyon emrinin hukuka uygun olduğunun değerlendirilmesi için de 1593 sayılı Kanun uyarınca idarenin bu konuda yetkilendirilmiş olması gerekmektedir. Yukarıda da bahsedildiği üzere mezkur kanun sadece belli kişiler ile ilgili, belli alanlarda ve belli düzenlemeler konusunda idareye ayrıntıları düzenleme yetkisi verdiğinden ve itiraz edenin kanun kapsamında riskli gruba dahil olduğuna dair idare tarafından gönderilen cevap yazısında bir belirleme bulunmadığına göre emrin hukuka uygun olduğu düşünülemez. Bu halde, itiraz edene 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun emre aykırı davranış başlıklı 32’nci maddesine göre para cezası verilmesi hukuka aykırı olup idari para cezasının iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Şebinkarahisar İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından tanzim edilen 30/03/2020 tarihli 392,00 TL. İdari Yaptırım Kararına karşı muteriz Y. Ş. tarafından yapılan başvurunun 5326 Sayılı Kabahatler Kanununun 28/8-a maddesi gereğince KABULÜNE, Şebinkarahisar Kaymakamlığı İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından tanzim edilen 30/03/2020 tarihli 392,00 TL. TL. itiraz eden Y. Ş. hakkında verilen İDARİ PARA CEZASININ İPTALİNE,
2-İtiraz süresince yapılan masrafın kamu üzerinde BIRAKILMASINA,
3-Kararın itiraz eden ve kararına itiraz edilen kuruma (Şebinkarahisar İlçe Jandarma Komutanlığına) TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, miktar itibari ile KESİN olmak üzere karar verildi.26/10/2020

Katip 185178
E” imzalı

Hakim 189624
E” imzalı

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment