selimhartavi.com

UYUŞTURUCU MADDE İTHAL ETME- ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİ KAPSAMINDA SUÇ ATFI KARŞISINDA DİĞER SANIKLARIN SUÇU KABULLENMEMESİ – YARGILAMA YAPILMADAN CEZA TAYİNİ

T.C
YARGITAY
10. Ceza Dairesi
ESAS: 2020/5563
KARAR: 2020/5969

“İçtihat Metni”
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtiraz Edilen Daire Kararı : Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 07/01/2020 –2018/3694 esas ve 2020/102 karar
Suç : Uyuşturucu madde ithal etme

İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.

A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
Uyuşturucu madde ithal etme suçundan sanıklar hakkında Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucu 06/10/2017 tarihli, 2017/48 esas ve 2017/332 karar sayı ile sanıkların mahkûmiyetine karar, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 05/02/2018 tarihli ve 2018/121 esas 2018/265 karar sayılı kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Hüküm sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 20. Ceza Dairesince 07/01/2020 tarihli 2018/3694 esas ve 2020/102 karar sayı ile sanıklar hakkında verilen hükmün, oyçokluğu ile temyiz başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

B) İTİRAZ NEDENLERİ:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yazısında; “1- Anayasa’nın 141. maddesinin 3.fıkrası ile CMK’nın 230. maddesinin 1.fıkrası gereğince mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde ve gerekçeli olması, gerekçenin ise sanıkları varsa mağdurları, davanın diğer taraflarını ve herkesi inandırıcak tutarlılıkta olması, sanıkların lehindeki ve aleyhlerindeki deliller belirtilerek bu delillerin tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve rededilenlerin belirlenmesi, ulaşılan kanıya göre sanıkların sabit kabul edilen ve suç oluşturan eylemleri açıklanarak bunların nitelendirilmesi, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının saptanması gereklidir. İncelenen dava ile ilgili Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında ”’delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe”’ bölümünde yer alan ”Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde” başlığı altında özetle, sanık …’nın yurt dışından hava yoluyla geldiği Atatürk havalimanında, valizinde farklı yoğunluk tespit edilmesi üzerine şühelenilerek yapılan aramada çay ambalajı görünümünde paketler içinde net 14.950 gram gelen FUB – AMB isimli sentetik kanabinoid ele geçirilmesine ilişkin olayın anlatıldığı, sanık …’nın yakalandığı ilk andan itibaren diğer sanıkların olayı gerçekleştirdiğini savunduğu, …’nın beyanı ile olayın diğer faillerinin ortaya çıkarıldığı, bu nedenle … hakkında etkin pişmanlık hükmünün uygulandığı, böylece diğer sanıklarında suçlarının …’nın beyanı doğrultusunda sabit kabul edildiği; sanık …’un, …’nın valizinde ele geçen uyuşturucu madde ile bir ilgisi bulunmadığını belirterek suçlamayı kabul etmemesine rağmen, …’in …’nın isteği üzerine ona seyahat acentasından uçak bileti alması, … yakalanınca …’in havaalanındaki ihtiyaçları ile yakından ilgilenmesi, sanıklar arasında atfı cürümde bulunmaya sebep olacak husumet bulunmadığı, …’nın telefon ve fotograf makinesi getirmek için gittiği yerden uyuşturucu madde getirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, … ve …’in beyanlarının suçtan kurtulmaya yönelik beyanlar olup, sanıkların eyleminin bir bütün halinde uyuşturucu madde ithal etme suçunu oluşturduğu ve sanıkların fikir ve eylem birliği içinde üç kişi olarak atılı suçu işlediklerinden bahisle hüküm kurulduğu belirtilmiştir.
Oysa bu mahkumiyet gerekçesinde sadece …’nın eylemi ve sanık …’nın tek beyanı vardır, diğer sanık … bu tek beyanla ve bu beyana dayanak ”…’nın telefon ve fotoğraf makinesi getirmek için gittiği yerden uyuşturucu madde getirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu” gerekçe yapılmak suretiyle mahkum edilmiştir.
Hayatın olağan akışı bu dosyada … için nasıl olmalıdır. ?
Bu olayda hayatın olağan akışı nedir ?
Bu kavram soyut niteliktedir. Karar gerekçesi olamaz.

Yine …’nın suç ortağı olduğu gerekçesiyle hakkında dava açılan ancak yurt dışında olup yakalanmadığı için hakkındaki dava tefrik edilen … Şahin isimli sanığın, suçla ilgili savunması alınıp yargılanmadan, … ve … ile birlikte suçu işlediği peşinen kabûl edilerek, buna ilişkin deliller gösterilip, tartışılmadan sanıkların fikir ve eylem birliği içinde üç (3) kişi olarak suçu işlediklerinden bahisle … ve … hakkında TCK’nın 188. maddesinin 5. fıkrası uyarınca cezaları artırılmıştır. Bunun gerekçesi de karar da yoktur.

Üçüncü sanığın (…’in) yargılaması yapılmadan suçu nasıl sabit kabul edilmiştir.? Belli değildir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.03.2005 gün ve 13-26 sayılı kararı başta olmak üzere konuyla ilgili tüm diğer yargısal kararlarda da duraksamasız olarak vurgulandığı üzere, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.01.2011 tarihli 7/192 esas ve 1 numaralı kararında ifade edildiği üzere ”Hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun şekilde açıklanması biçiminde tanımlanan gerekçede, hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve yasal olması gerekir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.” şeklinde ifade edilmiştir. CMK’nın 289. maddesinin 1-g bendi uyarınca da yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçenin bulunmaması hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır.

Yukarıda açıkladığımız nedenlerle Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce sanıklar … ve … hakkında yetersiz ve soyut gerekçe ile hüküm kurulması nedeniyle ve sanıkların, haklarındaki hükümleri istinaf etmeleri üzerine kararı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin, sanıkların istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı da bu nedenle hukuka aykırı olduğundan sanıklar hakkındaki hükümler öncelikle bu yönden bozulmalıdır.

2- 6545 sayılı Kanun ile TCK’nın 188. maddesine eklenen 5. fıkra gereğince ”suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde ceza artırılacaktır”. TCK ‘nın 37. maddesinin 1. fıkrasına göre suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden herbiri fail olarak sorumludur. Müşterek faillikte birden fazla kişi birlikte suç işleme kararını vermekte ve fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmaktadır. Kısaca müşterek faillerin herbiri suç ortağıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.03.1996 tarih ve 1996/1-25 esas ve 35 sayılı kararındada belirtildiği üzere faillerin bir suç işleme hususunda suçun işlenmesinden önce veya işlediği sırada ortak bir irade ile hareket etmeleri ve suçun icrasında doğrudan doğruya etkili olan hareketleri gerçekleştirmeleri halinde müşterek faillik söz konusu olur. 5237 sayılı TCK’da suça iştirak faillik ve şerikliği kapsayan bir kavram olarak kabul edilmiştir. Şeriklik azmettirme ve yardım etmeyi kapsamaktadır. İştirak halinde işlenen suçlarda failler ile şerikler arasında cezalandırma bakımından ayrım yapılmıştır. Doktrinde şerik bir suçun işlenişine katılan fakat gerçekleştirmiş olduğu katkıyla suçun kanuni tanımında yer alan fiil üzerinde hakimiyet kuramayanlar biçiminde tanımlanmaktadır. Şerik azmettiren veya yardım edendir. Şeriklerin cezalandırılabilmesi ise TCK’nın 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı ile mümkün olmaktadır. TCK’nın 188/5. fıkrasındaki durum ise suçun işleniş şekli açısından TCK’nın 37. maddesi gereğince müşterek faillik durumunun mevcut olmasıdır. Kısaca şerikler (suça azmettiren veya yardım edenler) bu sayıya dahil olamazlar.

Kural olarak suçun birlikte işlenmesi şeklindeki nitelikli halin oluşabilmesi için faillerin icra hareketlerini müşterek fail olarak birlikte gerçekleştirmeleri ve bir eylem birliği içerisinde hareket etmeleri gerekir. Dosya kapsamına göre sanık …’nın uyuşturucu madde ithal etme eyleminde fail olarak yer aldığı değerlendirilen … ile henüz yakalanmayan ve yargılanmayan, hakkındaki dava tefrik olunan sanık … Şahin’in fail veya şerik olup olmadığı hususu açıkça belirlenmemiş, suçla bağlantılarını gösteren hertürlü şüpheden uzak mahkûmiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı deliller gösterilip tartışılmamıştır. Bu bağlamda hukuki statüleri belli olmayan … ve …’nün, …’nın eylemine iştirak ettiklerini gösterir hertürlü şüpheden uzak somut bir ispata dayalı delil bulunmamasına rağmen, TCK’nın 188. maddesinin 5. fıkrası uyarınca arttırım yapılmasıda hukuka aykırıdır.

Ayrıca Sanıklar … ve … hakkında TCK’nın 188. maddesinin 5. fıkrasının uygulanmasıyla birlikte yakalanmayan ve yargılanmayan … Şahin, hakkında hüküm kurulmadan mahkûm edilmiş olmaktadır. Karar bu nedenle de bozulmalıdır.

3- Uyuşturucu madde ticareti yapma, temin etme, ithal ve ihraç etme suçlarında TCK’nın 192. maddesinin 3. fıkrasında yer alan etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için, faillerden biri yada birden fazlasının işlediği suçla ilgili (bağlantılı) başka birisinin anılan suçu işlediğini beyan etmiş olması halinde ya bu kişi/kişilerin yakalanarak yargılanıp mahkûm edilmiş olması ya da bildirdiği kişi veya kişilerin suç ortağı olduğunun ispatını sağlayacak biçimde kesin ve somut delil bulunması gerekir. Aksi halde suçlanan kişiye iftira atılmış olacaktır. Dosyamıza konu olayda sanık …’nın uyuşturucu madde ithal etme eylemine diğer sanık … ve henüz yargılaması yapılmamış yakalamalı sanık …’in iştirak ettiklerine ilişkin …’nın beyanı dışında suçlarının subutunu sağlayacak nitelikte somut deliller gösterilememiştir. Var olduğu kabul edilmiş ise mahkemece bunların gösterilip tartışılmadığı aşikardır. Bu nedenle sanık … hakkında TCK’nın 192/3. maddesi uygulanması bu aşamada doğru değildir. Kazanılmış usuli hak korunmak suretiyle hükümden TCK 192/3 maddesinin uygulanmasına dair kısmın da çıkartılması gerekmektedir.

Açıkladığımız bu gerekçelerle sanıklar hakkındaki hükümlerin bozulması gerekirken istinaf talebinin esastan reddi suretiyle onanması usul ve yasalara aykırıdır.

Yüksek Dairenizin itiraza konu 07.01.2020 tarih ve 2018/3694 esas 2020/102 karar sayılı ilamının CMK 308/2-3 maddesi kapsamında itirazımıza binaen incelenmesi ve yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA karar verilmesi,
İtirazımızın yerinde görülmeyip reddi halinde yukarıda arz ettiğimiz itiraz nedenlerimizin bir kez de CMK 308/1-3 maddesi uyarınca Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunca tartışılması ve ilamın talebimiz doğrultusunda BOZULMASI için dosyanın YÜKSEK YARGITAY CEZA GENEL KURULUNA tevdii itirazen arz ve talep olunur.” denilerek, Yargıtay 20. Ceza Dairesinin sanıklar hakkındaki temyiz istemlerinin esastan reddi kararlarının kaldırılması, aksi takdirde dosyanın itiraz incelenmesi için Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi istenmiştir.

C) CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZIYLA İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ:

1-5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi:
(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu’na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı Kanun’la eklenen fıkra) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı Kanun’la eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderir.
2-5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 5. maddesi (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı Kanun’la eklenen):
(1) Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.

D) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:

Dairemizin itiraza konu kararının itiraz yazısında ileri sürülen tüm nedenler tartışılıp değerlendirilerek verildiği dolayısı ile kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmemiştir.
İtirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar vermek gerekmektedir.

E) KARAR:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının yerinde görülmediğine,
2- 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin 2. fıkrası uyarınca itirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 21/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Sosyal Medyada Paylaş

Leave a Comment